Sevginin tanımı nedir? Duyguların en güzeli olan sevgi içinde aşkı barındırırken insana mutluluk katan oluşum mudur?
Günlük yaşamda sıklıkla kullanılan bu terim “bir kişiye ya da bir şeye karşı duyulan ilgi, bağlılık, içtenlikli yakınlık duygusu, derin sevecenlik; o kişinin ya da şeyin iyiliğini isteme, ona içten bağlanma” olarak tanımlanmış!
Sıklıkla... Her şeyin başı sevgi... Sevgi gibisi yok... Sevgiyle başlar her şey.. gibi sevgi öğütleri duyar, söyleriz. Bu sözlerin söylenmesi bir açlığın olması, sevgisizliği fark ederek hatırlatma ihtiyacı mıdır? Sevgi sözcüğü 'Lİ' ekini alarak SEVGİLİ sözcüğüne dönüştüğünde ise karşı cinse yönelen sevginin, aşkın kapılarının açıldığı bir dünya çıkıyor karşımıza. Karşılıksız sevginin en yüce sevgi olduğu belirtilirken, karşılıksız edinilen sevgilerin köreltici tesiriyle yok oluşa götürdüğüne tanık oluyoruz. Gerek karşı cinse duyulan aşk, gerek aşırı anne duygusallığı, içlerinde yoğun sevgi öğeleri taşır görünseler de, bilişsel bir körleşmeye neden oluyor. Karşılıksız sevgilinin alamadığı sevgi için “ya benimsin ya kara toprağın” diyerek sevgilisine zarar vermesini, babasını mirası için bıçaklayan oğulun hissettiklerini hangi duygu açıklayabilir ki?
Sağlıklı sevgi terimini uzmanlar “Başka bir kişi ya da varlığa karşı duyulan ve cinsel yönü olan ya da olmayan güçlü bir yakınlık ve bağlılık duygusu” olarak açıklıyorlar. Benim bakış açımdan SEVGİ temel duygular içerisinde olumlu duyguların hepsinde kendisini hissettiren pozitif bir duygu durumu olarak adlandırılabilir. Sevginin temel taşlarından olan insanın kendini sevmesi bencillik olarak adlandırılsa da kendi kişiliği ve bedenini onaylayan insanın diğer insanlara olan bakış açısının daha sağlıklı ve sevgi içerikli davranışsal gelişim gösterdiği görülüyor. Bu konuda biraz EGO yapmak ve kendimize onay vererek kendimiz sevmek gerekiyor.
Gelelim her yıl kutlamayı gerektiren SEVGİLİLER GÜNÜNE!
14 Şubat Sevgililer günü, her yıl kutlanırken, bu günün bir ihtiyaçtan kaynaklanıp kaynaklanmadığını sorgulamak istiyorum.
Sevgililer Günü, diğer adıyla Valentine’s Day kökenini Lupercalia isimli bir pagan festivalinden alıyor. Günümüze gelinceye kadar çeşitli şekiller alan sevgililer günü güzel hislerini yansıtmak isteyen sevgililerin birbirlerine hediyeler ve sürprizler yapmak için yarıştıkları, bu sürprizlerle sevginin ölçüldüğü bir gün haline dönüştü. Sevgililer günü adeta sevgilisine ne alacağını bilemeyen stres yüküyle ağırlaşan omuzları, tüketimi pompalayan bir bilinç geliştirmeye yöneltti.
Oysa sevgi ve sevginin gücü, verilen hediye ve ya yapılan sürprizlerle değil, her gün, her an ve tüm yaşam için saygının beslediği SEVGİNİN DİLİ olarak adlandırılarak hayatımıza katılmalı. İlgi göstermeye yönelten bir duygu olarak adlandırabileceğimiz SEVGİ, ilgi ve saygıdan beslenerek büyür. Her günün Sevgililer Günü kadar ilgi içerikli geçmesini beklemiyoruz elbette! Ancak sevgiliye duyulan sevginin her günü ve her anı özel kılmasını, bu duyguyu besleyecek saygıyı hak ettiğini düşünüyorum.
Benim ve gerçek sevgiye inananların göstermelik bir güne ihtiyaç duymadığı, tüketim çılgınlığını besleyen ufak ya da büyük hediyelere boğulmayı beklemediği, gerçekten seven kişinin “ne alacağım, nasıl bir sürpriz yapmalıyım?” stresi yaşamadığı saygın bir ömür yaşamak isteğiyle...