İthalata dayalı “kalitesiz” büyüme ise halkın sofrasına katkı sağlamıyor, vatandaş büyümeden olumlu etkilenmiyor, tersine, giderek daha da fakirleşiyor.
Huzuru, dayanışmayı ve toplumsal barışı sağlamanın yolu; işsizlik, yoksulluk, hayat pahallılığı, beslenme ve barınma krizinden oluşan temel problemlere çözüm üreterek gündemden düşürmekten geçer.
Siyasetin temel amacı; halkın yaşamını kolaylaştırarak gelecek umudunu canlı tutmak olmalıdır.
Ekonomideki olumsuz gidişin faturasını halk yüzde 85’i geçen enflasyonla, yüzde 10 işsizlikle, açlık sınırı 7 bin 550, yoksulluk sınırı 25 bin lira iken aldığı 5 bin 500 lira asgari ücretle geçinemeyerek ödüyor, yüzde 200’lere yaklaşan doğalgaz, elektrik ve akaryakıt zamlarıyla ödüyor.
Siyasiler 2023 seçimlerini değil; gelecek kuşakları önceleyerek gerçekçi, akılcı, kapsayıcı ve uygulanabilir projelerle ve kucaklayıcı politikalarla bireylere ve topluma umut aşılamalıdırlar.
Bu arada; yoksulluk içinde olan halkımızı derinden etkileyecek zor bir kış kapıya dayandı.
Arka arkaya gelen zamlarla büyüyen elektrik ve doğalgaz faturaları; karakışta, yoksullar için kabusa dönüşecek.
Karanlıkta ve soğukta geçecek kış, bizi bekliyor.
Unutmayalım ki; huzuru ve refahı yakalayabilmemizin ilk adımı; şeffaf, hesap verebilir, güvenilir, öngörülebilir, yargının bağımsız, hukukun üstün olduğu demokratik bir ülke olduğumuzu göstermektir.
ÖĞRETMEN DERT KÜPÜ, YÜZDE 93’Ü 2.İŞ ARIYOR
24 Kasım’da, Öğretmenler gününü kutladık.
Öğretmen; laik eğitim sisteminde ve pozitif bilimle bizi yetiştiren, ülkemizin imar ve inşasına, kalkınmasına hazır hale getiren toplumsal gücümüzdür.
Eğitim sisteminin öznesi, kalbi öğretmendir.
Eğitim sisteminin kalitesi, öğretmenin kalitesiyle ölçülür.
Atatürk; “Öğretmenler, Cumhuriyet sizden aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister… Gelecek nesil sizin eseriniz olacaktır.” sözleriyle geleceğimizi inşa etme görevini öğretmenlere veriyor.
Ne var ki; günümüzde, diğer toplum kesimleri gibi öğretmenler de dert küpü.
Öğretmen geçim derdinde; sosyal statüsüne, saygınlığına uygun bir yaşam standardına sahip değil.
Eğitim-İş’in araştırmasına göre; öğretmenlerin yüzde 83’ü yoksulluk sınırının altında yaşıyor, yüzde 93’ü de ikinci bir iş arıyor.
Yaklaşık 600 bin öğretmen atama bekliyor.
Bu arada; eğitim sendikaları 250 bin öğretmene ihtiyaç olduğunu söylüyorlar.
Ücretli öğretmenlerin sayısı 100 bine ulaştı.
Ücretli öğretmenler “asgari” ücrete mahkum.
Tatilini evinde ya da köyünde geçiren öğretmenlerin oranı yüzde 97.
Bu tablo; öğretmenler için “kara tablo”dur, modern Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmıyor.
Geleceğimizi, çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenleri gözümüz gibi korumalıyız, her türlü olumsuzluktan esirgemeliyiz.
Sonuç olarak: Öğretmenleri dertli, huzursuz, umutsuz olan bir toplum, umutlu ve huzurlu olamaz.