Hüseyin ASLAN
Köşe Yazarı
Hüseyin ASLAN
-
 

Seçim ortamında konuşulmayan tek konu; “Konut ve barınma krizi”...

Siyasi partiler, derinleşen yoksulluk ve kronikleşen “barınma krizi"ni ,neden öncelikli gündem haline getirmeyerek öteliyorlar? Bu anlaşılır gibi değil... Oysa; sürekli artan kiralar ve tırmanan konut fiyatları sosyo-ekonomik problem olmaktan çıkmış, toplumsal "patlama" evresine gelmiştir. Bu arada; Hükümet'in seçim ortamında gündeme getirdiği "KONUT KAMPANYASI", yoksula değil; zengine hizmet eden bir "kampanya"ya dönüşmüştür.  Bu bağlamda TOKİ; 2003-2021 döneminde 1 milyon 49 bin konut üretmiş, bu konutların sadece 155 bin 280'i dar ve sabit gelirlilerin olmuş. TOKİ'nin ürettiği konutların yüzde 14.8'i yoksulların, yüzde 13.8'i de zenginlerin olmuş.  Muhalefet partileri de önceliği konut arzını artıracak, dar ve sabit gelirlilerin konuta erişimini kolaylaştıracak, fahiş kira artışını önleyecek projelere vermek yerine, önceliği başka konulara vermiştir. Bu politika da anlaşılabilir değildir.  Akıldan çıkarmayalım ki; tırmanan konut fiyatları, yükselen kiralar ve oluşan barınma "kiriz"i; sosyal "patlama"ya davetiye çıkarır noktaya evrilmiştir. Örneğin; İzmir'in çeperlerindeki "niteliksiz" bir konutun aylık kirasının asgari ücretin üstüne çıktığı, ev sahibi-kiracı kavgasının "cinayet"le sonuçlandığı bir ekonomik ve sosyal ortamda barışı, dayanışmayı, huzuru nasıl sürdürülebilir kılacağız? Oysa; temel insan haklarından olan barınma hakkı, anayasamızda tanımlanan sosyal devletin taşıyıcı kolonudur.  Taşıyıcı kolonu güçlendirmeden demokrasiyi de sürdürülebilir kılamayız. 54 YILDIR DELİK-DEŞİK OLAN KOOPERATİFLER KANUNU YENİDEN YAZILMALI… Gelinen aşamada, barınma "kriz"ine çözüm bulmada atılacak ilk adım; uygulanabilir, kapsamlı  "KİRA VE KONUT KOOPERATİFLERİ" yasasını ilgili tarafların görüş ve değerlendirmeleri de alınarak çıkarmak olmalıdır.  Uygulanmakta olan 1163 sayılı kooperatifler kanunu, 1969'da yürürlüğe girmiş, aradan geçen 54 yıllık  süre içinde çeşitli değişiklikler yapılmış, son olarak da, Ekim 2021'de, ”Torba Kanunu”nun içinde, kooperatifler kanununda değişiklikler yapılmıştır. Üstelik, bu değişiklikler, gerekli inceleme ve araştırmalar yapılmadan, ilgili tarafların görüş ve değerlendirmeleri alınmadan gerçekleştirilmiştir.  Böylece; öngörülen değişiklikler, kooperatiflerin uygulamada karşılaştıkları problemleri çözmek bir yana, daha da karmaşık bir hale getirmiştir. Ayrıca; kooperatifler amaç, hedef-kitle uygulama alanlarının farklı olması nedeniyle tek bir yasayla örneğin; tarım kredi kooperatifi, Esnaf ve Sanatkârlar Kooperatifi, Enerji Kooperatifi gibi farklı uygulama alanına sahip kooperatifler, tek tip yasayla beklenen hizmeti veremez, ortaklarının ihtiyaçlarını karşılayamaz ve başarıyı elde edemez.  Öte yandan; yapılan son değişiklikle getirilen yönetim ve denetim kurulu asil ve yedek üyelerinin seçildikten sonra 9 ay süreyle eğitime tabi tutulması hükmü ile önceki yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yeni yönetim kuruluna 3 iş günü içinde tüm defter ve belgeleri teslim etme zorunluluğu; uygulamada sorun çıkarma potansiyeline sahiptir. Bu arada; kooperatifler ve üst birlikler için getirilen dış denetim koşulu; raporun genel kurula sunulmaması halinde, faaliyet raporu, gelir-gider hesapları ve ibra kararları geçersiz hale gelecektir. Bilindiği gibi; yasal düzenlemelerin amacı; yeni problem alanları yaratmak değil, tam tersine; çözüm temelli olmalıdır. Bu nedenle; yeni düzenlemeler mutlaka  çözüm odaklı olmalıdır. Bu bağlamda; o günkü adıyla Avrupa İskân Fonu'ndan 3 kez arka arkaya Hazine Garantörlüğünde konut kredisi kullanan ve İzmir'in 12 ilçesinde ürettiği 30 bin konut ve oluşturduğu fiziki ve sosyal alt yapısıyla çeşitli mesleklerden 150 bin yurttaşımızın huzur ve güven içinde yaşadığı kent parçalarını İzmir'e kazandıran ve Türkiye'de de ilkleri başaran Ege Koop'un Genel Başkanı olarak "BARINMA KRİZİ"nin çözümüne ilişkin önerilerim ana hatlarıyla şunlardır: •    Nüfus artışına paralel konut arzının sağlanması,  •    Emeklilere, dar ve sabit gelirlilere kira yardımı yapılması, •    Belediyeler ve merkezi yönetimce konut kooperatiflerine imarlı-altyapılı arsa tahsis edilmesi, •    Kooperatif ortaklarına uzun vadeli, düşük faizli ve bir süre ödemesiz konut kredisi verilmesi,  •    Yabancılara dövizle konut ve arsa satışının önlenmesi, •    TOKİ'nin kuruluş felsefesine geri dönülmesi, •    Kentsel Dönüşüm ile ilgili yeni yasal düzenleme yapılmalı. Tüm bu konularda ülke gerçekleriyle uyumlu, uygulanabilir, kapsayıcı konut ve kira yasasının ivedilikle çıkarılmasına ihtiyaç var. Sonuç olarak: Barınma "kriz"inin yapışkan hale geldiği bugünkü ortamda barışı, huzuru, dayanışmayı sağlamak giderek zorlaşır. Çözüm için, bugün erken değil, yarın geç olabilir.
Ekleme Tarihi: 09 Mayıs 2023 - Salı
Hüseyin ASLAN

Seçim ortamında konuşulmayan tek konu; “Konut ve barınma krizi”...

Siyasi partiler, derinleşen yoksulluk ve kronikleşen “barınma krizi"ni ,neden öncelikli gündem haline getirmeyerek öteliyorlar?

Bu anlaşılır gibi değil...

Oysa; sürekli artan kiralar ve tırmanan konut fiyatları sosyo-ekonomik problem olmaktan çıkmış, toplumsal "patlama" evresine gelmiştir.

Bu arada; Hükümet'in seçim ortamında gündeme getirdiği "KONUT KAMPANYASI", yoksula değil; zengine hizmet eden bir "kampanya"ya dönüşmüştür. 

Bu bağlamda TOKİ; 2003-2021 döneminde 1 milyon 49 bin konut üretmiş, bu konutların sadece 155 bin 280'i dar ve sabit gelirlilerin olmuş.

TOKİ'nin ürettiği konutların yüzde 14.8'i yoksulların, yüzde 13.8'i de zenginlerin olmuş. 

Muhalefet partileri de önceliği konut arzını artıracak, dar ve sabit gelirlilerin konuta erişimini kolaylaştıracak, fahiş kira artışını önleyecek projelere vermek yerine, önceliği başka konulara vermiştir.

Bu politika da anlaşılabilir değildir. 

Akıldan çıkarmayalım ki; tırmanan konut fiyatları, yükselen kiralar ve oluşan barınma "kiriz"i; sosyal "patlama"ya davetiye çıkarır noktaya evrilmiştir.

Örneğin; İzmir'in çeperlerindeki "niteliksiz" bir konutun aylık kirasının asgari ücretin üstüne çıktığı, ev sahibi-kiracı kavgasının "cinayet"le sonuçlandığı bir ekonomik ve sosyal ortamda barışı, dayanışmayı, huzuru nasıl sürdürülebilir kılacağız?

Oysa; temel insan haklarından olan barınma hakkı, anayasamızda tanımlanan sosyal devletin taşıyıcı kolonudur. 

Taşıyıcı kolonu güçlendirmeden demokrasiyi de sürdürülebilir kılamayız.

54 YILDIR DELİK-DEŞİK OLAN KOOPERATİFLER KANUNU YENİDEN YAZILMALI…

Gelinen aşamada, barınma "kriz"ine çözüm bulmada atılacak ilk adım; uygulanabilir, kapsamlı  "KİRA VE KONUT KOOPERATİFLERİ" yasasını ilgili tarafların görüş ve değerlendirmeleri de alınarak çıkarmak olmalıdır. 

Uygulanmakta olan 1163 sayılı kooperatifler kanunu, 1969'da yürürlüğe girmiş, aradan geçen 54 yıllık  süre içinde çeşitli değişiklikler yapılmış, son olarak da, Ekim 2021'de, ”Torba Kanunu”nun içinde, kooperatifler kanununda değişiklikler yapılmıştır.

Üstelik, bu değişiklikler, gerekli inceleme ve araştırmalar yapılmadan, ilgili tarafların görüş ve değerlendirmeleri alınmadan gerçekleştirilmiştir. 

Böylece; öngörülen değişiklikler, kooperatiflerin uygulamada karşılaştıkları problemleri çözmek bir yana, daha da karmaşık bir hale getirmiştir.
Ayrıca; kooperatifler amaç, hedef-kitle uygulama alanlarının farklı olması nedeniyle tek bir yasayla örneğin; tarım kredi kooperatifi, Esnaf ve Sanatkârlar Kooperatifi, Enerji Kooperatifi gibi farklı uygulama alanına sahip kooperatifler, tek tip yasayla beklenen hizmeti veremez, ortaklarının ihtiyaçlarını karşılayamaz ve başarıyı elde edemez. 

Öte yandan; yapılan son değişiklikle getirilen yönetim ve denetim kurulu asil ve yedek üyelerinin seçildikten sonra 9 ay süreyle eğitime tabi tutulması hükmü ile önceki yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yeni yönetim kuruluna 3 iş günü içinde tüm defter ve belgeleri teslim etme zorunluluğu; uygulamada sorun çıkarma potansiyeline sahiptir.

Bu arada; kooperatifler ve üst birlikler için getirilen dış denetim koşulu; raporun genel kurula sunulmaması halinde, faaliyet raporu, gelir-gider hesapları ve ibra kararları geçersiz hale gelecektir.

Bilindiği gibi; yasal düzenlemelerin amacı; yeni problem alanları yaratmak değil, tam tersine; çözüm temelli olmalıdır.

Bu nedenle; yeni düzenlemeler mutlaka  çözüm odaklı olmalıdır.

Bu bağlamda; o günkü adıyla Avrupa İskân Fonu'ndan 3 kez arka arkaya Hazine Garantörlüğünde konut kredisi kullanan ve İzmir'in 12 ilçesinde ürettiği 30 bin konut ve oluşturduğu fiziki ve sosyal alt yapısıyla çeşitli mesleklerden 150 bin yurttaşımızın huzur ve güven içinde yaşadığı kent parçalarını İzmir'e kazandıran ve Türkiye'de de ilkleri başaran Ege Koop'un Genel Başkanı olarak "BARINMA KRİZİ"nin çözümüne ilişkin önerilerim ana hatlarıyla şunlardır:

•    Nüfus artışına paralel konut arzının sağlanması, 
•    Emeklilere, dar ve sabit gelirlilere kira yardımı yapılması,
•    Belediyeler ve merkezi yönetimce konut kooperatiflerine imarlı-altyapılı arsa tahsis edilmesi,
•    Kooperatif ortaklarına uzun vadeli, düşük faizli ve bir süre ödemesiz konut kredisi verilmesi, 
•    Yabancılara dövizle konut ve arsa satışının önlenmesi,
•    TOKİ'nin kuruluş felsefesine geri dönülmesi,
•    Kentsel Dönüşüm ile ilgili yeni yasal düzenleme yapılmalı.

Tüm bu konularda ülke gerçekleriyle uyumlu, uygulanabilir, kapsayıcı konut ve kira yasasının ivedilikle çıkarılmasına ihtiyaç var.

Sonuç olarak: Barınma "kriz"inin yapışkan hale geldiği bugünkü ortamda barışı, huzuru, dayanışmayı sağlamak giderek zorlaşır.

Çözüm için, bugün erken değil, yarın geç olabilir.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.