Altılı Masa’da yaşanan kısa süreli “sarsıntı”; sağduyunun hakim olmasıyla “Millet Masası”na dönüşerek Türkiye’nin önünün açılmasına neden oldu.
Gelinen noktada, bundan sonra yaşanabilecek “artçı” sarsıntılar, yeni bir “kriz”e yol açmayacak şekilde yönetilmelidir.
Unutulmasın ki; “Millet Masası”nın “kriz”i aşarak güçlenme noktasına evrilmesi, halkın “baskısı”yla oldu.
Halkın “baskısı” en büyük güçtür ve halkın “baskısı”nın hissedilmediği rejim; demokrasi değildir.
Karanlıkta karamsarlığı paylaşmak yerine aydınlıkta geleceğimizi planlamak; ülkemizin ve ulusumuzun hayrına oldu.
Unutulmasın ki; toplum, demokrasi içinde değişim istiyor.
Demokrasi bireyle başlar, sonra toplumsallaşır ve bireyin “öteki”ni tanıması, anlaması, eşit haklara sahip olduğunu kabullenmesiyle de genişler.
Bu arada; “Millet Masası”nı bir arada tutan, türbilanslardan sağlıklı bir şekilde çıkmasını sağlayan güç; halkın demokrasiye olan inancıdır.
GELECEĞİN SİYASAL MİMARİSİ
“Millet Masası”nın Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun “BİRLEŞE BİRLEŞE KAZANACAĞIZ” söylemi; ancak yeni bir hikaye yazmasıyla, gelecek vaadetmesiyle, umudu yeşertmesiyle, ete-kemiğe bürünebilir.
Kılıçdaroğlu’nun önündeki tek yol; toplumdaki yenilik ve değişim istemine “öncülük” edeceği, umudu canlı tutacağı yoldur.
Bilinmelidir ki; dünün değer yargılarına saplanıp kalanlar, bugünü değerlendiremedikleri gibi, yarını da inşa edemezler.
Bu arada; Türkiye’nin ve ulusumuzun aydınlık geleceği; uzaklaştırıcı, ayrıştırıcı değil; yakınlaştırıcı, kucaklayıcı, bütünleştirici, barışçı siyasetçilerle şekillenir.
Ayrıca; bütünleştirici siyaset felsefesi, soframızın genişleyip zenginleşmesine, özgürleşmeye ve adil paylaşıma giden yolun da ilk adımıdır.
“Millet Masası”nın Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun da atacağı ilk adım; özgürlükçü, çoğulcu, katılımcı, çok sesli demokrasi ve bununla birlikte huzur, barış, dayanışma içinde refahı hakça paylaşan, geleceğe umutla bakan ve uygarlığa açık bir toplumun inşası olmalıdır.
Öte yandan; demokrasinin ve değişimin önündeki en büyük engel, “rövanşist” duygudur. Demokrasiyi esenlik içinde yaşatacak felsefe de; eşitlik, adalet ve barış içinde, kimseyi ötekileştirmeden birlikte yaşama iradesinin oluşturduğu felsefedir.
“Öç alma” duygusu; demokrasiyi de, toplumsal huzuru da “zehirleyen” bir duygudur.
Ayrıca; bir kişiye yapılan haksızlığın, hukuksuzluğun; toplumun tümüne yapılmış haksızlık, hukuksuzluk olduğunu akıldan çıkarmayalım.
Korkuya kapılmadan umudu yeşertelim.
Geleceğin sosyal ve siyasal mimarisini de hoşgörü, barış ve uzlaşma üzerine inşa edelim.
Öte yandan; seçim sandığı demokrasinin “namusu”dur.
Sağlıklı bir seçim süreci; her kesim içine sindireceği, kabulleneceği seçim sonucu; demokrasiyi sürdürülebilir kılar.
Sonuç olarak: Geleceği umutla besleyerek birlikte inşa edelim.