Başlık biraz uzun oldu farkındayım.
Yukarıdaki başlık bir anlamda “nereden nereye” gelindiğinin uzun bir anlatımıdır.
Bu yazıyı yazıp yazmamayı çok düşündüm. Birazdan isimlerini geçireceğim kişiler yaşamımda önemli yerleri olan dostlarımdır. Fakat İzmir’in benim için dostlukların da çok üzerinde anlamı ve yeri vardır.
Bundan yaklaşık bir ay önce KOSBİ’de yapılan ve EBSO Başkanı Ender Yorgancılar’ın da katıldığı toplantıda, İzmir’in duayen iş insanlarından, MOPAK’ın sahibi Mehmet Ali Molay’ın söylediği bir söz beni çok düşündürdü.
Ve bu yazı o söz üzerine yazıldı.
Toplantıda Mehmet Ali Molay, Yorgancılar’a: “Eskiden EBSO Başkanları bir söz söyledi mi, Ankara ve İstanbul’dan ses gelirdi. Rahmetli Atıl Akkan bunu en iyi yapanlardandı. Şimdi biz çalıp, biz söylüyoruz. İzmir’in Ankara başta olmak üzere Türkiye’de pek bir ağırlığı kalmadı.’’
İşte bu serzeniş İzmir’in son 15-20 yılda geldiği durumu, uğradığı erozyonu çok iyi özetliyordu.
Rahmetli Atıl Akkan EBSO Başkanı iken aynı zamanda TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve basın sözcüsüydü.
Devrin yıkılmaz armadası gibi gözüken TOBB Başkanı Fuat Miras’ı istifaya zorlayıp bugünkü başkan Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun önünü açmıştı.
O günkü gazete arşivlerine girerseniz istifanın öncesi olarak şu haberleri görürsünüz.
8 Haziran 2001 tarihli TOBB Yönetim Kurulu'nda Akkan ile Miras arasında TOBB'un Eximbank eliyle ihracatçı KOBİ'lere kullandıracağı kredi nedeniyle tartışma yaşanmıştı.
Toplantıda Akkan, söz konusu krediye firma başına 200 bin dolar sınırlama getirilmesini istemiş, TOBB Başkanı Miras da buna karşı çıkarak, kredinin dağılımında Eximbank kriterlerinin ölçü alınması talebinde bulunmuştu.
Bu tartışmaların uzaması üzerine TOBB Başkanı Miras'ın Atıl Akkan'a dönerek "ya sen istifa et, ya ben" dediği, Akkan'ın da "ben istifa etmiyorum. Ama sen edebilirsin" diye cevap verdiği basına yansımıştı.
Bu tartışmadan sonra Fuat Miras istifa etmiş, onun istifasını da basın toplantısı düzenleyerek Rahmetli Akkan açıklamıştı.
Atıl Ağabey ile baş başa yaptığımız sohbetlerimizde bana bu istifanın perde arkasını, sonrasında da nasıl Hisarcıklıoğlu’nu yeni TOBB başkanı seçtirdiklerini de uzun uzun anlatmıştı.
Evet, İzmir yalnız 80, 90 ve 2000’li yılların başında sadece efsane bir Atıl Akkan çıkarmamıştı.
Rahmetli Ersin Faralyalı 1985-86 yıllarında TOBB Başkanlığı daha sonra da enerji, yine rahmetli Mehmet Köstepen Ulaştırma Bakanlıkları görevlerinde bulunmuşlardı.
Rıfat Serdaroğlu Sağlık Bakanlığı yapmıştı.
Rahmetli Işılay Saygın’ın bakan ve milletvekili olarak yaptıkları bu şehirde unutulur mu? Saygın’ın İzmir’de dokunmadığı, derdine koşmadığı insan neredeyse yok gibidir.
Ya Cemal Tercan; İzmir Esnaf Sanatkar Birliği’ni kuran, üç dönem İzmir milletvekilliği, bunlara ilaveten Türkiye Esnaf Sanatkarlar Birliği 4. Genel Başkanı olan Tercan, esnaf dünyasına damgasını vurmuştur.
Bir 80, 90’lı yıllarda İzmir’in yetiştirdiği siyasetçi, ekonomist, sanayici ve gazetecilere bakın, bir de son 20 yıldaki insan alt yapımıza.
Bu arada saman alevi gibi parlayan 2008-2011 yıllarında İzmirliler olarak bir başarımız vardır, Mahmut Özgener Futbol Federasyonu Başkanlığı yapmıştır.
Biz esas konumuza dönersek;
Şayet EBSO’nun duayenlerinden bir sanayici, yıllar önce EBSO’nun Başkanlığını yapmış olan rahmetli Atıl Akkan döneminin başarılarını, etkisini ve özlemini dile getiriyorsa, İZTO üyeleri yıldızımın hiçbir zaman barışmadığı Ekrem Demirtaş dönemi ile
Özgener dönemini mukayese edip “Biz Ekrem Bey’e haksızlık yapmışız” pişmanlığını birbirlerine fısıldıyorlarsa.
İzmirlilerin oturup, “Biz nerede yanlış yapıyoruz” sorusuna cevap vermeleri lazım.
İzmir’de müthiş bir erozyon vardır. Türkiye’nin üçüncü büyük kenti diye övünüyoruz ama üçüncü kent olarak Türkiye çapında o kadar ağırlığımız yok.
Siyasette, ekonomide, oda ve meslek kuruluşları bazında Türkiye çapında bir İzmirli ağırlığı var mı?
Bugün İZTO, EBSO ve İTB’yi yönetenler TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun ağzının içine bakıyorlar.
“Başkanım bu yıl beni yönetime alın, bir dahaki döneme onu düşünürsünüz. Öbür arkadaşımızı şu kurula koyun” gibi kıvırmalar.
Hisarcıklıoğlu “hadi oradan” dese bizimkiler kös kös geri gelecekler.
Siyaset ayrı bir tartışma konusu.
Spordan çarpıcı bir örnek vereyim.
Spor servisleri yıllar önce futbolla ilgili yorum ve görüş için İzmir futboluna dair kendilerine yazı yazacak, Türkiye çapında tanınan futbol emeklisi değerleri bu şehirde bulurlardı.
Ya şimdi?
Mustafa Denizli hayattadır. O da İstanbul’da yaşadığı için İzmir futbol basını ile pek teması yoktur.
Geçmişe bir bakalım.
Metin Oktay, Bombacı Halil, Nevzat Güzelırmak, Fevzi Zemzem, Hasan Elidemir, Tanzer Sencer, Ali Artuner, Adnan Suvari, Şakir Kuruş, Ekrem Gürsav, Erkan Velioğlu..
Hepsi rahmetli oldular. Bu değerli insanların yeri bu şehirde doldu mu? Ne yazık ki cevap koca bir HAYIR.
Unuttuğum isimlerden özür dilerim. Son 20-25 yılda yukarıda saydığım isimler gibi insan yetiştirebildik mi?
Ne kadar acıdır. İzmir’de spor zirvesi yapıldı. Zirve’yi İstanbullu bir gazeteci Şansal Büyüka yönetti.
İzmir’de bu zirveyi yönetecek gazeteci yok muydu?
İzmir’in spor yaşamını sorgulayacak İzmirli bulunamamış mıydı?
Ben isim vereyim Osman Gencer.
Böyle bir söyleşiyi Şansal Büyüka’dan çok daha iyi yönetebilirdi. Daha iyi sorular sorar, İzmir’i daha iyi analiz edebilirdi.
Ama son 20-25 yıldır İzmir’i yönetenlerde müthiş bir İstanbullu hayranlığı modası var.
Bu ayıp da İzmir Spor Zirvesi’ni düzenleyenlere yeter!
İstanbullu hayranlığı yalnız İzmir’i yönetenlerde mi var diye sorarsanız.
Ona da cevabım HAYIR olur.
Üç beş büyük holdingimizin kurumsal yöneticileri yaptıkları etkinliklerde İstanbul’dan ne kadar çok gazeteci davet ederlerse kendilerini o kadar başarılı görüyorlar.
Hele hele onlarla beraber çekildikleri fotoğrafları büyük bir maharetmiş gibi sosyal medyalarından paylaşmaktan çok mutlu oluyorlar.
Verdikleri mesaj “İzmir’de gazeteci yok İstanbul’dan getirmek zorunda kaldık”
Özetle insan alt yapısı konusunda çok geri kaldık.
Sayısal anlamda Türkiye’nin üçüncü büyük şehri olabiliriz ama Türkiye’deki ağırlığımız birçok şehrin gerisindedir.
Not: Başta Binali Yıldırım gibi isimlerin İzmir’de çok etkin vekillik ya da bakanlık yaptığını unuttuğumu zannetmeyin.
Evet Binali Bey’in İzmir’e yaptıkları çok çok önemlidir. Yalnız kendisi ithal bir vekil olarak İzmir’e gelmiştir.
Bir İzmirli gibi bu şehre hizmet etmiştir, gönülleri kazanmıştır. Fakat sonunda kendi dünyasına, yaşadığı ve ait olduğu yere dönmüştür.
İkinci Not: 80 ve 90’lı yıllarda Türkiye çapında başarılara imza atmış olan unuttuğum İzmirli isimlerden özür diliyorum.
Benim anlayışımda İzmirli olmak, doğmak değil doyduğu kente hizmet eden tüm kişilerdir.