Türkiye’nin çok zorlanarak kurulan, tek organize sanayi bölgesi olan Kemalpaşa 1980’li yıllarda İzmir’in en değerli tarım topraklarının üzerinde oluşmaya başladı.
Bugün özellikle gıda konusunda yaşadığımız sıkıntılar şunu gösteriyor ki Dünya’da en değerli varlıkların başında tarım toprakları gelmektedir.
Biz Kemalpaşa’da dünyanın en güzel ve mümbit toprakları üzerinde 80’li yıllarda fabrika binaları yeşertmeyi başaran ilk insanlar olduk!
Güzelim zeytin, şeftali ve dünyanın en değerli kirazlarının yetiştiği topraklar aniden betonlaşmaya başladı.
Bir gazeteci olarak 80’li, 90’lı ve 2000’li yıllarda hep KOSBİ bölgesinde yapılan yatırımlara ve genişleme projelerine karşı çıktım.
Elbette bu ülkede sanayi olacaktı. Sanayi ve sanayiciye karşı bir düşmanlığım söz konusu bile olamaz ama yeri Kemalpaşa değildi.
Milyonlarca yılda oluşan böylesine değerli topraklar betonlaşmamalı, gün gelecek bu toprakları çok arayacağız diyerek yayınlar yaptım.
Bugün birçok değerli dostumun orada fabrikası var, onlarla da bu konuları çok tartıştım.
Ne yazık ki ok yaydan bir kere çıkmıştı.
Bu girişi neden yaptım derseniz, KOSBİ’nin ekim ayında çıkardığı bir yayın elime yeni geçti.
Bu kitabı kim hazırladı,
Kim onay verdi,
Kim editörlüğünü yaptıysa, Allah hepsine akıl fikir versin.
Akım derken b…um lafı var ya işte bu kitap tam da öyle olmuş.
Dünyada eşi benzeri olmayan, istim arkadan gelsin misalinin örneği olan KOSBİ, önce kanun ve yönetmelik olmadan oluşmaya başlamış sonra da yapılanlar kitabına uydurulmuş.
En güzel tarım toprağına sahip Kemalpaşa ovasının nasıl yok edildiğini bu kitapta ballandıra, ballandıra anlatmışlar.
KOSBİ kendi hazırladığı kitapta, ayağına kurşun sıkarcasına Kemalpaşa’nın, doğasını, suyunu, çevresini nasıl yok ettiklerini adeta itiraf ediyor.
KOSBİ’nin kitabını bulup okuyun ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz.
Kemalpaşa’yı tanıtırken(sayfa 10) "Nif Dağları ile kuzeyindeki Manisa Dağları arasında yer alan oldukça verimli ovada kuruludur"
Ne oldu o verimli ovaya?
Yine tanıtım sayfasından "Nif Dağları’nın isminin kaynağı genellikle Yunancadaki Nymphe (gelin, genç kız, dağ, orman ve su kaynaklarının perisi) sözcüğü olarak gösterilir."
Bu cümleden anladığımız cennetten bir köşe ve özellikle de su kaynaklarıyla meşhur bir yerdi Kemalpaşa.
Şimdi gelin aynı kitaptan 2004-2009 yılları arasında Kemalpaşa Belediye Başkanı olan Yakup Karaca’nın itiraf gibi sözlerine yer verelim(sayfa 77).
Başlık aynen şöyle: "Su kentinde şimdi su bulamıyoruz."
Karaca, anlatmaya devam ediyor: "Kemalpaşa içerisinde Laskarisler sarayı- Kız Kulesi dediğimiz yer var, orada Roma döneminden beri yerden fışkıran sular varmış. Yani suyumuz öyleydi Şimdi derinlerde su bulamıyoruz."
Evet, siz değerli okurlar bu cümleden ne anlıyorsunuz. Artık Kemalpaşa’nın o bol ve temiz suları tarih oldu.
Şu anda suya ihtiyaç duyan fabrikalar 2 bin-2500 metrelerden su çıkarmaya çalışıyorlar.
Bazıları da fabrikalarının su ihtiyacı olan bölümlerini buradan başka bölgelere taşıyorlar.
Evet, KOSBİ’nin Kemalpaşa’da nasıl bir doğa katliamı yaptığını itiraf ettiği, kendi kitabından alıntılara devam ediyorum.
Yine 'Katliam Kitabı’nın 12. sayfasından satırlar:
"Özellikle dünyaca ünlü kiraz üretimiyle tanınan bölge"
Aynı sayfadan başka bir cümle, “Kemalpaşa 1970’li yıllara kadar verimli toprakları, yer altı suyu zenginliği uygun iklimi ile her türlü tarımın yapılabildiği bir tarım kasabası görünümündedir."
Sayfa 13’den bir paragraf:
"Özetle Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi önceden planlanmış bir arazi üzerine oluşturulmamış mevcut durum planına uydurulmak istenmiştir. 90’lı yıllara gelindiğinde Kemalpaşa’da sanayiye açılan arazilerin yaklaşık yüzde 84’ünün tarıma elverişli birinci, ikinci ve üçüncü sınıf topraklar olduğu belirlenmiştir."
Kitaptaki itiraflara bakar mısınız KOSBİ kendi yayınında “Ben mümbit, verimli, dünyada eşi benzeri çok az olan tarım topraklarını yok ettim diyor.
80’li yıllarda başlayan 2000’li yıllarda hızını arttıran tarım topraklarını yok etmek politikasının acısını bu günlerde domatesin kilosunu 25-30 liradan en ucuz sebzenin kilosunun 15-20 liradan dünyaca ünlü kirazın kilosunu 50-60 liradan yerken anlıyoruz.
KOSBİ’nin kitabını tek bir yazıda değerlendirmek, bana göre KOSBİ Kitabı’nı hazırlayanlara büyük haksızlık olur(!)
Kitap, o kadar çok yapılmış haksızlık ve yanlışlıklara yer vermiş ki bu konudaki yazılarım devam edecek...
GELECEK YAZI: "KOSBİ-2, Mehmet TÜRKMEN"