Milyonların umudu olarak anketler de hızla yükseliyordunuz.
Anadolu’nun umudu olmuştunuz.
Merkez sağda arayış içinde olan seçmenler yönlerini size doğru çeviriyorlardı.
AK Parti’nin politikalarından rahatsız olan muhafazakâr seçmenin aklına siz gelmeye başlamıştınız.
Söylem ve eylemleriniz sayıları milyonları bulan kararsızların dikkatini çok çekiyordu.
Evet, siz 2023’ün sürpriz partisi olacaktınız bunu siyaseti biraz bilen ve politikadan şöyle böyle anlayanlar bile görüyordu. Ama ne oldu? Bir çuval inciri berbat ettiniz.
Lütfü Türkkan olayını iyi yönetemediniz. Bir şehidin abisinin yüzüne en galiz küfrü eden milletvekilinize sahip çıktınız.
Sakın “grup başkan vekilliğinden istifa etti” demeyiniz.
Şehidin, abisinin bacısına küfreden kişi hala sizin partinizin bir vekili.
Göğsünüzü bu adama siper ettiniz.
Lütfü Türkkan partinize maddi manevi çok şey katmış olabilir. Fakat en son pavyon fedaisi gibi öne çıkması, provokatör olduğunu iddia ettiğiniz kişiye küfür etmesi partinizden çok şey götürmüştür.
Her şeyden önce bir kışkırtmacılık da varsa ortada, bu olaya müdahale etmek Lütfü Türkkan’a düşmezdi.
Hele TBMM çatısı altında grubunuzda yapmış olduğunuz konuşma sizi daha da batırmıştır.
Bir kadının ağzına yakışmayacak birçok argo kelimelerle ”Şehide kelle” diyenin bize laf söylemeye hakkı yoktur dediniz.
Bana göre vardır. Çünkü her iki taraf da farklı söylemlerle de olsa aynı sayılabilecek eylemin insanlarıdır.
Sizin şehidin yakınına küfür eden milletvekiliniz ‘’iyi’’, “kelle” diyen kötü olamaz. Her ikisinin de yaptığı ve söylediği cümleler kabul edilemez.
Kısaca yıllardır eleştirdiğiniz Recep Bey’den üslup olarak pek bir farkınız olmadığını tüm Türkiye’ye gösterdiniz.
Şimdi soruyorum: Hedefiniz Başbakanlık (Bu yaşananlardan sonra zor ama). Farz edelim Başbakan oldunuz ve kabinenizdeki bakanlardan birinin adı dezenfektan örneğindeki gibi bir skandala karıştı. Ne yapacaksınız?
Onu bakanlıktan alıp, düz milletvekili olarak mı tutacaksınız? Yüce Divana göndermeyecek misiniz? O zaman sıklıkla eleştirdiğiniz AK Parti'den ne farkınız kaldı?
Bu tıpkı “Benim hırsızım, senin hırsızın” örneklemesine benziyor.
Kısacası size gönül vermiş, vermek üzere olan ve sizi umut olarak görenlere Lütfü Türkkan’a cansiperane sahip çıkışınızla büyük hayal kırıklığı yaşattınız.
Türkkan, partinizde durduğu sürede, bundan böyle her gittiğiniz Anadolu kasabasında bu yanlışınız yüzünüze vurulacaktır.
Biliyorsunuz değil mi? Testi bir kere çatladı mı istediğiniz kadar yapıştırın artık su tutmaz.
Yanlışın neresinden dönerseniz kardır.