Tarım Bakanlığı’nda görev değişikliği oldu. Bu değişimi nasıl yorumluyorsunuz?
47 yıllık gazeteciyim ve tarım ilgilendiğim başlıca konulardan bir tanesidir. Bana göre Türkiye, en yeteneksiz Tarım Bakanı olarak Bekir Pakdemirli’yi gördü. Göz göre göre Türk tarımını bitirdi. Bugün Türkiye tahıl, yağ, et başta olmak üzere gıda konusunda gelecek endişesi taşıyorsa, bu Bekir Pakdemirli’nin bize bir mirasıdır. Eski Tarım Bakanı Pakdemirli, zaten geçen yaz orman yangınlarından sonra hemen affedilmeliydi. Pakdemirli zihniyeti, Türk toplumunu yakında açlığa mahkum ederken, aynı zamanda da ülkemizi ormansız bıraktı.
Yeni gelen Bakan Vahit Kirişçi’nin öz geçmişine baktığım zaman ziraattan iyi anladığını ve bu konuda Türk Tarımına faydası olacağını düşünüyorum. İnşallah Cumhurbaşkanımız, bu hamleyi yaparak çiftçiyi yanına çekmek isterken, doğru kişiyi bakan yapmıştır. Ve Türk Tarımı doğru ellerde ancak 3-5 sene gibi bir sürede ayağa kalkar.
Dünyanın gündem maddesi olan Rusya'nın Ukrayna'yı işgal altına almasını hakkında neler söyleyeceksiniz?
Her gece elinde çubuklar olan birçok analist, birçok TV kanalında savaş stratejisti gibi Ukrayna'da olanları anlatıyorlar. Zaten ben savaşın Türkiye'ye yansımasının en önemli noktasına değinmek istiyorum. Şunu gördük ki Türkiye ve Türkiye'yi yönetenler yaşadıklarından ders çıkarmıyorlar. 2-2,5 sene önce pandemi başladığı zaman dünya eksikliklerini görmeye başladı. Ve her ülke bundan bir ders çıkardı. Bir daha yaşanabilecek bundan daha büyük bir kaosta hangi konularda eksik olduklarını gördüler ve tedbirler almaya çalıştılar. Mesela Almanya, Amerika, İtalya sağlık sistemlerinde çok zayıf olduklarını gördüler. Türkiye, sağlık sisteminde başarılı bir sınav verdi, eğitimde ve en önemlisi tarımda hazırlıklı olmadığımızı gördük. Şimdi bunu sıkıntıları yaşayan hükümet 2 sene önceden 'Ben tarımımı nasıl düzeltirim' diye tedbirler almaya başlaması lazımdı. Ki bir daha böyle bir felaket döneminde kendi vatandaşları aç kalmasın. Bugün bakıyoruz; 'Bu savaş gıda anlamında Türkiye'yi nasıl vuracak, Türkiye aç mı kalacak, ekmek kaç lira olacak?' diye tartışıyoruz.
Bazı gıdalardan taviz verebilirsiniz ama herkesin sofrasındaki ekmek lüks değildir. Hükümetin en başta vatandaşının karnını nasıl doyuracağını planlaması lazımdı. Baktığımızda geçen bu 2 sene sürecinde görüyoruz ki, hükümet bununla ilgili tek bir tedbir almamış. 'Ben Haber' olarak biz de bununla ilgili haberler yaptık. Ve dedik ki 'Tarımda tedbirler alın, yoksa Türkiye'nin gittikçe dışa bağımlılığı büyüyecek'. Akıllı bir yönetim 2021 yılının Ağustos, Eylül özellikle de Ekim aylarında tahıl eken köylüsüne 'Sana gübre yüzde 90 bedava, mazot yüzde 75 indirimli, tohum yüzde 50 indirimli. Yeter ki git dik, üret' Şu anda biz bunu konuşuyor olmazdık. Mevsim anlamında da bol yağışlı geçen bir kış oldu. Şimdi müthiş bir hasat yapabilirdik. Türkiye nereden, nasıl buğday, arpa, yulaf, saman alacağını kara kara düşünüyor. Bana göre bu savaşın Türkiye'yi ilgilendiren en önemli noktası bu.
Önümüzdeki aylarda Türk toplumu gıdaya ulaşmada kolaylık mı zorluk mu çekecek? Diyelim ki gıdaya ulaştı ona harcayacak parası olacak mı olmayacak mı, karnı doyacak mı doymayacak mı? Benim için önemli sorular bunlar. Artık bizi yönetenler bundan da ders çıkarsınlar, 2022'yi sıkıntılı da geçsek, 2023'ü kurtarmak adına Türk köylüsüne gerekli desteği vermek zorunda. Bugüne kadar Rus ve Ukrayna köylüsüne çok büyük katkıda bulunduk ama ne yazık ki kendi köylümüze aynı değeri vermedik. Köylümüzü yaşatacak tedbirleri almadık. Savaş elbette bir gün bitecek. 3.Dünya Savaşı olacağını düşünmüyorum, o kadar da aptal değildir ülkelerin liderleri. Ancak buradaki en önemli tortu ne? Bunu incelememiz lazım. Bana göre de en önemli tortu insanları beslememiz.
Bizi yönetenler, artık bu ülkenin tarımına gerekli değeri vermek zorunda. 'Ekmek ne zaman 6 lira olacak' korkusuyla yaşamamalı. Mesela aynı tahılda konuştuğumuz tehlike, 2-3 sene sonra Türkiye'nin başına ette gelecek. İnsanlar artık besicilik yapmak istemiyorlar. Belli bir süre sonra Türk insanı ete de ulaşamayacak. Şu anda ulaşabiliyor mu? Tabii ki hayır fiyatlar yüksek ama en azından bir etimiz var. artık bizim et stoklarımız tükenmek üzere.
Onun için eski Tarım Bakanı Pakdemirli, bu konuda çok başarız bir bakanlık dönemi geçirdi. Temennim yeni Tarım Bakanı başta olmak üzere, Cumhurbaşkanı da dahil bizi yönetenlerin Türk tarımına ayrı bir önem vermeleri gerekiyor.
Akaryakıta gelen zamları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Vallahi benim kafam karıştı, gerilere gidip hafızamı tazelemek istedim, yaptığım araştırmaya göre, baktım ki bu tablonun analizini herhalde birçok iktisatçı ya da ekonomist zor yapar.
Şöyle; 2008 yılında en yüksek brent petrol fiyatı 165 dolara kadar çıkmış. 2008 yılında benzin ortalama 2,78 kuruş, motorin 3,21 kuruş. Hatta o dönemde 100 TL'ye 36 litre benzin, 50 TL'ye de 15,6 litre motorin alabiliyormuşuz.
Sonra brent petrolün en düşük olduğu seviyelere bakıyoruz, pandemi döneminin başlangıcı 2020 yılında 20 dolara kadar düşüyor. Benzin 6,98 kuruştan, motorin 5,46 kuruştan satılıyor.
Şimdi geliyoruz benzine her gün 1 TL zam yapıldığı 2022 yılında brent petrol 130 dolar olmuş, benzinin litresi 20,47 kuruş, motorin 22,91 kuruş.
Benim anlamadığım şu; brent petrol 165 dolar olurken benzini nasıl 2,78 kuruşa alabiliyorduk, bugün brent petrol 130 dolar iken neden 20 TL'ye kullanıyoruz. Eskiden daha pahalıyken benzini, motorini çok daha ucuza kullanırken, bugün ise neredeyse o günün 8-10 misline yakın rakamlara akaryakıt kullanıyoruz.
Benim bunu hafızam almadı, alanlar varsa izah etsin. Bu tablonun altından akademisyen, ekonomist nasıl çıkıyorsa, bunu anlatırsa çok sevinirim.
28 Şubat'ta 6 muhalefet partisi 'Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabat' metnini açıkladı ve liderler imzaladı. Metinde 'laiklik vurgusu'nun unutulduğu eleştirileri yapıldı, nasıl değerlendiriyorsunuz?
6 muhalefet liderinin bugüne kadar ki söylemlerine baktığınız zaman laiklikle sorunu olan bir tane lider yok. Bana göre olay biraz abartılmış. Masada laiklikle sorunu olan bir lider oturur, 'Bundan dolayı laiklikten bahsedilmedi' denilir. Öküz altında buzağı aramaya gerek yok. Kelimelerin adetlerine kadar eleştirenler var. Bu tamamen işi sulandırmaktır. Mühim olan anasına bakacağız. 6 parti olarak sosyal demokratı, merkez sağcısı, muhafazakarı, islamcısı hepsi aynı masada bir araya geldiler mi, geldiler. 6 parti ama burada en az 3-4 liderin fikri farklı. Farklı fikirleri olan insanlar, bir masa etrafında toplanıp, bu ülke adına bir tane metne imza atıyorlarsa, mühim olan bu. Bunun dışındakilerin hepsi teferruattır. Çünkü her bir parti kendi ilkelerinden taviz vermişlerdir. Bu demek değildir ki, birbirlerinin uydusu oldular, birbirlerinin yoluna girdiler, suyunda akıyorlar değil. Tek bir düşünceleri var. 'Öncelikle gelin hep beraber ülkeyi bu sistemden çıkarıp, yeni bir sisteme sokalım. Ondan sonra oturur, farklılıklarımızı konuşuruz. Garabet sistemi değiştirelim' diyorlar. Önemli olan hedefe gidiliyor mu evet, 6 lider imza attı mı attı. Artık ayrıntılarla yıpratmanın alemi yok. Takdire şayan bir olaydır, inşallah da bu şekilde devam ederler.
Halka yansıması olarak güven duygusunun oluştuğunu söyleyebilir miyiz, yorumunuz nasıl olacak?
Elbette Türkiye'de ilk defa 6 değişik siyasi parti, değişik siyasi düşüncelere sahip liderler bir masanın etrafına toplanabiliyor. Tabii ki bu da topluma umut veriyor. Çünkü artık muhafazakarın da sosyal demokratın da aşırı solcusunun da istediği tek şey var; Bölünme ortadan kalksın, istikrar gelsin, yeniden kuvvetler ayrılığına dayalı başta adalet olmak üzere sistemin çalıştığı bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti istiyor.
Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı aday tartışmaları çok konuşuluyor. Bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konulara girilmesine karşıyım. Çünkü daha Cumhurbaşkanlığı seçimine 1,5-2 yıl varken böyle bir tartışmanın açılmasını, siyaseti de iyi bilen biri olarak doğru bulmuyorum. Çünkü o insan 1,5 yıl devamlı didiklenecek ve yıpratılacak. Zaten daha ne acelesi var. Madem ki seçimlere 1,5 yıl var. Herkes kendi işini yapıyor, elbette bir aday çıkaracaklar. 6 lider de şunu söylüyor; “Hepimizin ortak görüşü olan bir kişi etrafında birleşeceğiz' diyorlar. Önemli olan 6 tane parti, oy oranları da yüzde 60'lara yaklaşıyorsa, kişi elbette önemli ama sırf bunun üzerine yoğunlaşmak yanlış.
28 Şubat'ta açıklanması birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Sizce bu kadar gündem maddesi yapılacak bir konu muydu?
Bana göre çok tartışılacak bir konu değildi. Çünkü orada 28 Şubat mağduru olmuş partiler de orada oturuyordu. Bir daha '28 Şubatlar yaşanmasın' diye mesaj veriyoruz dediler.
Elektrik faturalarında KDV indirimi uygulandı. Örnek hesaplamalara göre de 350 TL olan bir fatura 302 TL'ye inmiş oluyor. Ticarethaneler açısından da bakacak olursanız, sizce bu hanelere bütçelere iyi gelecek bir indirim olduğunu düşünüyor musunuz?
Türkçede bir deyim vardır 'ölümü gösterip sıtmaya razı etmek' ona benziyor. Önce yüzde 127 zam yapıyorsunuz, sonra bunun yüzde 25'ini indiriyorsunuz, KDV'yi de yüzde 10'dan kaldırıyorsunuz. Ama bu arada da akaryakıtın ÖTV'sini yükseltiyorsunuz. Bir yerden alıp bir yere koyarken yine vatandaş düşünülmüyor. Burada iş yerlerinin, esnafın ve hanelerin rahatlayacağını pek düşünmüyorum.
Koronavirüs, ekonomik kriz bir yandan da savaş... Türkiye turizminin nasıl etkileneceğini düşünüyorsunuz?
Savaşın ne kadar devam edeceği, sona ereceği önemli. Turizme baktığımız zaman Ukraynalılar Türkiye'ye gelişte 3.sırada. Yıllık 2-2,5 milyar dolar getirisi var. Ukrayna artık savaş da bitse yaşananlardan sonra kimsenin tatile çıkacak hali yoktur. Bir kere Ukrayna defterini kapatalım. İkincisi Rusya bu işten nasıl yaralı çıkacak. Rusya'dan da belli bir kaybımız olacağı belli. Çünkü Rusya'ya uygulanan yaptırımlardan dolayı Rus halkı da ekonomik sıkıntı yaşamaya başlayacak. Bize turist gelen yerlerden eksi var diyebiliriz. Bu eksiği iç turizmle kapatmaya çalışacaklar. Fakat Türkiye'deki yaşananlar da belli. Türkiye'de etkilenen bölgeler de farklı olacak. Antalya Rus ve Ukraynalı turist alıyor, Fethiye Dalaman bölgesi İngiliz, Alman turistleri daha çok çekiyor. Şu bir gerçek ki turizmde 3-4 ay önce yaptığımız hesaplar şaştı. Dövize ihtiyacı olan Türkiye'nin önümüzdeki günlerde bazı sıkıntılar yaşamasına sebep olacak.
İzmir futbolunun gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İzmir futbolu sıkıntılı gidiyor. Süper Lig'deki iki takımımız Göztepe ve Altay düşme hattında. 1.lig'deki Altınordu düşme hattında, Menemenspor hemen üstünde. İzmir futbolu bu sene karamsar tablo çiziyor. Önümüzde elbette maçlar var. inşallah o maçlarda gerekli neticeleri alıp, kurtulurlar.
Takımların başarısızlığını neye bağlıyorsunuz?
Altay'da futbolcu transferlerinde sıkıntı oldu. Mustafa Denizli'nin ayrılma nedeni de buydu zaten. Göztepe yeterli hamleleri yapamadı. Çünkü anladığım kadarıyla Mehmet Sepil bu işte soğudu gibi geliyor. İnşallah kaz yanmadan işi toparlayabilir, yoksa 1.Lig'e gidildiği zaman Süper Lig'e çok zor geliniyor. Her iki takım da bunun kıymetini bilirler.