Yaşam alanlarımız küçüldü, psikolojimiz ne oldu?
Yaşam alanlarımız küçüldü, psikolojimiz ne oldu?
Günümüz kent yaşamında yaşam alanları küçülürken, artık 1+1, 1+0 terimleri hayatımıza yerleşti. Günümüz ekonomik koşullarından kaynaklı sadece ‘barınma ihtiyacı’nı karşılamak adı altında yaşam alanlarının değişmesi neleri sağladı, neleri alıp götürdü?
ÇİĞDEM ÖZEN / BEN HABER
Hayatın her alanında yaşanan değişim, yaşam alanlarımıza da yansırken, küçülen ev yaşamlarının kişinin kendi iç dünyasına etkilerini Psikiyatrist & Psikoterapist Uzman Dr. Yaprak Arslan, Ben Haber’e değerlendirdi.
Kent yaşamının kişisel ihtiyaçlarımızı ve yaşam alanı tercihlerimizi de ister istemez değiştirdiğini söyleyen Uzman Dr. Yaprak Arslan, “Günümüzde yaygınlaşan yalnız yaşam; çekirdek aile yaşamında gençler, yalnız yaşayanlar, yeni evli çiftler için mahremiyet ve bağımsızlık ihtiyacını karşılayan, daha kontrollü hissettikleri, güvenli ve huzurlu bir alan sağlıyor. Sadece ihtiyaç duyulan daha az eşya ile daha işlevsel ve sade bir yaşam, zihinsel yükü azaltıp stresin azalmasına yardımcı oluyor. Büyük evlerin temizlik, bakım ve masrafına göre daha az yük ve sorumluluk gerektirmesi stresi azaltıyor.” şeklinde ifade etti.
“MİNİMALİST YAŞAMLAR, KENDİNİMİ TANIMASINI SAĞLIYOR”
Uzman Dr. Yaprak Arslan, kişilerin özel ihtiyaçları için daha fazla zaman ayırabildiklerini ifade ederken, “Yalnız yaşamı tercih eden ya da yalnız yaşamak durumunda olanlar için kendi yaşamını kontrol etme, kendini tanıma, bağımsızlık gibi duygusal ihtiyaçların karşılanmasına destek buluyor. Özellikle kentsel yaşam biçiminde insanlar daha çok dışarıda zaman geçiriyor ve büyük bir yaşam alanına ihtiyaç duymuyor. Küçük evler, iş, sosyal yaşam ve kişisel zaman arasında daha kolay yönetilebilir bir alan sağlıyor. Küçük evlerin daha az kira, yakıt bakım maliyetinin olması, ekonomik kaygının azalmasını, kişinin kendi eğitimi, seyahati gibi diğer ihtiyaçlarına da yönelebilmesini sağlıyor. Bu evlerin konumlarının daha merkezde bulunması, sosyal etkinliklere ulaşımı kolaylaştırıyor. Sonuç olarak daha sade, daha kolay yönetilebilir ve bağımsız bir yaşam isteği bireylerde yaşama eğilimini güçlendiriyor. Kendi yaşamını kontrol etme duygusunu destekliyor.” dedi.
İNSANLAR DIŞARIDA SOSYALLEŞİYOR
Yalnızlaşmanın aynı zamanda daha depresif hissedilmesine, sosyal desteğin azalmasına sebep olan bir yana da evrildiğini ifade eden Dr. Arslan, “Yalnızlaşmanın aynı zamanda bu tarz dezavantajları da var. Sadece büyük avantaj sağlayan bir durum değil. Yalnızlaşma daha minimalist ve mahrem bir yaşam alanı sağlıyor ama bir yandan diğer durumların artmasına da sebep olabiliyor. İnsanlar bu yalnızlığı daha çok sosyal ortamlarda gidermeye çalışıyorlar. Yani bu biraz da kent yaşamının, modern yaşamın getirisi ve götürüsü gibi bir denge, yani ister istemez olan bir şey ama bir yandan bir avantaja evrilmeye başladı. Hepimiz de bir şekilde o yalnız yaşamanın artılarını da çıkarmaya başlayarak, böyle bir dengelemeye çalışma var.” dedi.