Prof. Dr. Doğan Yaşar: "33 yıl sonra bile körfezde yüzemezsiniz"

Güncel 26.07.2023 - 13:42, Güncelleme: 26.07.2023 - 19:43
 

Prof. Dr. Doğan Yaşar: "33 yıl sonra bile körfezde yüzemezsiniz"

Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’nin ana girdi kaynaklarından biri de turizm… Ancak bu perspektifte bakıldığında denizlerin temizliğine gereken önem verilip verilmediği tartışma konusu…
ÇİĞDEM ÖZEN/ Konuya İzmir özelinde baktığımız zaman bilim uzmanları, yıllardır yaptıkları akademik ve bilimsel çalışmalar ışığında konuyu ele aldığında durumun hiç de iç açıcı olmadığını söylüyor. İzmir Körfezi’nde yüzme hayalleri kurulurken, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, bunu hayalin ötesinde olduğunu dile getirdi. Türkiye'deki denizlerde kirlilik makalesini ilk olarak 1930 yılında İzmir Körfezi'nde Alman araştırmacı yazdığını söyleyen Prof. Dr. Doğan Yaşar, İzmir’in Körfez geçmişini şöyle özetledi; “1931 yılında da belediye başkanı Behçet Uz, bugünkü kanal projesini yaptırıyor. Ancak çok pahalı bir bütçe çıkıyor, o dönemde 14 yıllık bir belediye bütçesi çıkıyor ve tabii yaptırılamıyor. 1954 yılı Türkiye genelinde ilk kez İzmir Körfezi'nde binlerce balığın öldüğü plankton patlaması gerçekleşiyor. EN TEMİZ KÖRFEZ PİRİŞTİNA DÖNEMİNDEYDİ 1967'li yıllarda yöneticiler körfez kirleniyor diye farkediyor ve proje yapılıyor. 1969'dan sonra proje sürekli revize ediliyor ancak bir hamle yok. 1982'de başlayan proje daha sonra 2000'de tamamlanıyor ve sonra körfez bir anda mavileşti. 1978 yılından itibaren körfezle ilgili bilimsel çalışmalar yapmaktayım. Körfezde tam yüzeceğiz derken rahmetli Ahmet Piriştina vefat ettikten sonra maalesef Körfez'de bir geri dönüş başladı. Şu anda 2000 yılından sonraki en kirli dönemini yaşıyor. Çünkü körfeze çok fazla atık geliyor. Bu atık sıcakla birleşince plankton patlaması oluşuyor. Piriştina döneminde çok güzel bir denetleme vardı, denizin mavileştiğini gördük. 2005 yılından sonra tekrar kirlenmeye başladı.” şeklinde ifade etti. KÖRFEZDEKİ SORUN; ATIKLARI DENİZE VERMELERİ 2023 yılındayız denizlerimizi hala atık olarak kullanıldığını söyleyen Prof. Dr. Doğan Yaşar, “Nüfusumuz 1960'lı yıllarda 27 milyonken, şu anda 90 milyon ve bu artışlar çok ciddi rakamlar. Dünya nüfusunun yüzde 80'i denizlere 200 km mesafede, yüzde 20'si de karanın içinde yaşar. Yüzde 80’lik kısım pisliklerini tamamen denizlere bırakır. Son zamanlarda biyolojik arıtma tesisleri kuruldu, temizlenmeye çalışılıyor ancak çok çok yetersiz. Fethiye de dahil bizim bütün körfezlerimizde artık kirlilik var. Körfezi atık yeri olarak kullanıyoruz, hiç kimse arıtmaları çalıştırmıyor. İzmir de dahil hep şunu söylüyorum; bütün arıtma tesisleri süspanse edilsin ve arıtmayı çalıştırmayan hiçbir sanayi kuruluşu da kalmasın” dedi. 33 YIL SONRA BİLE İZMİR KÖRFEZİ’NDE YÜZEMEZSİN Prof. Dr. Doğan Yaşar, “İzmir Körfezi'ndeki en büyük olay fabrikaların hala arıtmadan suyu denize vermeleridir. Şu anda iç gölde bu nedenle su simsiyah, renk berbat durumda. 1980'li yıllarda Konak İskelesi'nde 3 metreye kadar su derinliği görülürdü, o kadar berraktı. Şu anda gidin bakın 1 santim bile görüş mümkün değil. Deniz marulu zaten hiç bitmiyor, bunun anlamı şu ciddi anlamda körfeze kaçak su girişi var. Bunları önlemeden bu işin altında gelemeyiz. Bu söylediklerim Türkiye'deki tüm denizler için geçerli.” dedi. Yaşar, “Körfezde yüzülebilir düşüncesi hayal. Tunç Soyer’e de bunu söyledim, 33 yıl sonra bile yüzemezsiniz çünkü bir şeyler yapmanız lazım. Yapılacak şey belli; önce sanayiyle konuşacaksınız arıtma tesisleri düzgün çalışacak. Biz maalesef verileri alamıyoruz, akademik çalışma olarak da alamıyoruz.” şeklinde ifade etti. PROJELER; BİLİM VE DOĞA KATLİAMI Aziz Kocaoğlu'nun en büyük yanlışlarından bir tanesinin derelerin altını betonlaması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Doğan Yaşar, “Bu bilimsel ve doğa katliamı... Siz suyla toprağın bağlantısı engelliyorsunuz. Bu kadar bilimsellikten uzak, bunu kim nasıl önerebiliyor. Dereleri kokutursunuz dedik, dinlemediler ve kokuyor. Bu sene çok kokmamasının nedeni sıcaklığın geç başlaması ve yağışların fazla olması. Belediyenin yaptığı hiçbir şey yok, açıkçası yardımlarına yağışlar yetişti. Kocaoğlu döneminde kuzeyden, Karşıyaka-Bostanlı tarafından bir kanal açalım, kirlilik oradan gitsin dediler. Bunu bilimsel olarak kim söylüyor diye sordum. Derelerden gelen kirlilik deniz suyuna girdiği zaman kilin içinde geldiği için şişer, çöker ve gitmez. Bu kirlilik nasıl suyla 5-6 kilometre gider. Bu projeleri önerenlerin jeokimyayla hiçbir ilgisi yok, bilimsel olarak da hiçbir alakası yok. Basında büyük yankı bulunca sonra iptal ettiler.” dedi. TÜRKİYE’DE BİLİMSEL KURAKLIK VAR Bir başka sorunun da her şeyi küresel ısınmaya bağlanması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Doğan Yaşar, “Adeta küresel ısınma sendromu yaşıyoruz. Depremi, müsilajı, heyelanı vs. aklınıza gelen her felaketi küresel ısınmaya bağlamış durumdayız. Ama bütün bu olayların nedeni biz insanlarız. 3 türlü kuraklık vardır. Meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik... Ama Türkiye'de öylesine bir "bilimsel kuraklık" var ki... Konuşmamız gerekenlerin çok dışında konuları konuşuyoruz, yani havanda su dövüyoruz” şeklinde ifade etti.
Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’nin ana girdi kaynaklarından biri de turizm… Ancak bu perspektifte bakıldığında denizlerin temizliğine gereken önem verilip verilmediği tartışma konusu…

ÇİĞDEM ÖZEN/

Konuya İzmir özelinde baktığımız zaman bilim uzmanları, yıllardır yaptıkları akademik ve bilimsel çalışmalar ışığında konuyu ele aldığında durumun hiç de iç açıcı olmadığını söylüyor.

İzmir Körfezi’nde yüzme hayalleri kurulurken, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, bunu hayalin ötesinde olduğunu dile getirdi.

Türkiye'deki denizlerde kirlilik makalesini ilk olarak 1930 yılında İzmir Körfezi'nde Alman araştırmacı yazdığını söyleyen Prof. Dr. Doğan Yaşar, İzmir’in Körfez geçmişini şöyle özetledi; “1931 yılında da belediye başkanı Behçet Uz, bugünkü kanal projesini yaptırıyor. Ancak çok pahalı bir bütçe çıkıyor, o dönemde 14 yıllık bir belediye bütçesi çıkıyor ve tabii yaptırılamıyor. 1954 yılı Türkiye genelinde ilk kez İzmir Körfezi'nde binlerce balığın öldüğü plankton patlaması gerçekleşiyor.

EN TEMİZ KÖRFEZ PİRİŞTİNA DÖNEMİNDEYDİ
1967'li yıllarda yöneticiler körfez kirleniyor diye farkediyor ve proje yapılıyor. 1969'dan sonra proje sürekli revize ediliyor ancak bir hamle yok. 1982'de başlayan proje daha sonra 2000'de tamamlanıyor ve sonra körfez bir anda mavileşti. 1978 yılından itibaren körfezle ilgili bilimsel çalışmalar yapmaktayım. Körfezde tam yüzeceğiz derken rahmetli Ahmet Piriştina vefat ettikten sonra maalesef Körfez'de bir geri dönüş başladı. Şu anda 2000 yılından sonraki en kirli dönemini yaşıyor. Çünkü körfeze çok fazla atık geliyor. Bu atık sıcakla birleşince plankton patlaması oluşuyor. Piriştina döneminde çok güzel bir denetleme vardı, denizin mavileştiğini gördük. 2005 yılından sonra tekrar kirlenmeye başladı.” şeklinde ifade etti.

KÖRFEZDEKİ SORUN; ATIKLARI DENİZE VERMELERİ
2023 yılındayız denizlerimizi hala atık olarak kullanıldığını söyleyen Prof. Dr. Doğan Yaşar, “Nüfusumuz 1960'lı yıllarda 27 milyonken, şu anda 90 milyon ve bu artışlar çok ciddi rakamlar. Dünya nüfusunun yüzde 80'i denizlere 200 km mesafede, yüzde 20'si de karanın içinde yaşar. Yüzde 80’lik kısım pisliklerini tamamen denizlere bırakır. Son zamanlarda biyolojik arıtma tesisleri kuruldu, temizlenmeye çalışılıyor ancak çok çok yetersiz. Fethiye de dahil bizim bütün körfezlerimizde artık kirlilik var. Körfezi atık yeri olarak kullanıyoruz, hiç kimse arıtmaları çalıştırmıyor. İzmir de dahil hep şunu söylüyorum; bütün arıtma tesisleri süspanse edilsin ve arıtmayı çalıştırmayan hiçbir sanayi kuruluşu da kalmasın” dedi.

33 YIL SONRA BİLE İZMİR KÖRFEZİ’NDE YÜZEMEZSİN
Prof. Dr. Doğan Yaşar, “İzmir Körfezi'ndeki en büyük olay fabrikaların hala arıtmadan suyu denize vermeleridir. Şu anda iç gölde bu nedenle su simsiyah, renk berbat durumda. 1980'li yıllarda Konak İskelesi'nde 3 metreye kadar su derinliği görülürdü, o kadar berraktı. Şu anda gidin bakın 1 santim bile görüş mümkün değil. Deniz marulu zaten hiç bitmiyor, bunun anlamı şu ciddi anlamda körfeze kaçak su girişi var. Bunları önlemeden bu işin altında gelemeyiz. Bu söylediklerim Türkiye'deki tüm denizler için geçerli.” dedi.

Yaşar, “Körfezde yüzülebilir düşüncesi hayal. Tunç Soyer’e de bunu söyledim, 33 yıl sonra bile yüzemezsiniz çünkü bir şeyler yapmanız lazım. Yapılacak şey belli; önce sanayiyle konuşacaksınız arıtma tesisleri düzgün çalışacak. Biz maalesef verileri alamıyoruz, akademik çalışma olarak da alamıyoruz.” şeklinde ifade etti.

PROJELER; BİLİM VE DOĞA KATLİAMI
Aziz Kocaoğlu'nun en büyük yanlışlarından bir tanesinin derelerin altını betonlaması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Doğan Yaşar, “Bu bilimsel ve doğa katliamı... Siz suyla toprağın bağlantısı engelliyorsunuz. Bu kadar bilimsellikten uzak, bunu kim nasıl önerebiliyor. Dereleri kokutursunuz dedik, dinlemediler ve kokuyor. Bu sene çok kokmamasının nedeni sıcaklığın geç başlaması ve yağışların fazla olması. Belediyenin yaptığı hiçbir şey yok, açıkçası yardımlarına yağışlar yetişti.
Kocaoğlu döneminde kuzeyden, Karşıyaka-Bostanlı tarafından bir kanal açalım, kirlilik oradan gitsin dediler. Bunu bilimsel olarak kim söylüyor diye sordum. Derelerden gelen kirlilik deniz suyuna girdiği zaman kilin içinde geldiği için şişer, çöker ve gitmez. Bu kirlilik nasıl suyla 5-6 kilometre gider. Bu projeleri önerenlerin jeokimyayla hiçbir ilgisi yok, bilimsel olarak da hiçbir alakası yok. Basında büyük yankı bulunca sonra iptal ettiler.” dedi.

TÜRKİYE’DE BİLİMSEL KURAKLIK VAR
Bir başka sorunun da her şeyi küresel ısınmaya bağlanması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Doğan Yaşar, “Adeta küresel ısınma sendromu yaşıyoruz. Depremi, müsilajı, heyelanı vs. aklınıza gelen her felaketi küresel ısınmaya bağlamış durumdayız. Ama bütün bu olayların nedeni biz insanlarız. 3 türlü kuraklık vardır. Meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik... Ama Türkiye'de öylesine bir "bilimsel kuraklık" var ki... Konuşmamız gerekenlerin çok dışında konuları konuşuyoruz, yani havanda su dövüyoruz” şeklinde ifade etti.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.