Kol ve bacaklarınız çabuk morarıyorsa dikkat! ‘Lipödem habercisi olabilir’

Sağlık 10.06.2024 - 13:04, Güncelleme: 10.06.2024 - 13:17
 

Kol ve bacaklarınız çabuk morarıyorsa dikkat! ‘Lipödem habercisi olabilir’

Yazın ilk günleriyle birlikte toplumda ‘ağrılı selülit’ olarak bilinen lipödem hastalığı şikayetleri artmaya başlıyor. Kol, bacak ve kalçalarda aşırı yağ birikmesi ve buna eşlik eden ağrı ile şişlikler şeklinde görülen lipödem yazın tetikleniyor. Bunun nedeni ise ödem ve şişliklerin sıcak havalarda artması. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Şule Arslan, erken fark edilip tedavi edilmezse lipödemin ilerleyeceğine ve kişinin hareket yetisi ile yaşam kalitesini olumsuz etkileyeceğine dikkat çekti.
MENOPOZ DÖNEMİNDE ŞİDDETLENEBİLİYOR! Batı ülkelerindeki çalışmalar kadınların yüzde 11-18’inde lipödem görüldüğünü ortaya koyuyor ancak farkındalığının sınırlı olması nedeniyle bu oranların gerçekte daha fazla olduğu düşünülüyor. Çoğunlukla kadınlarda görülen, ergenlik dönemi sonrası veya 30’lu yaşlarda belirginleşen lipödem semptomları menopoz ile birleştiğinde şiddetlenebiliyor. Gelişiminde genetik yatkınlık ve hormonal faktörler etkili olan; özellikle hormon tedavileri, doğum kontrol hapları ve hamilelik dönemlerinde gelişimi artan lipödem erkeklerde nadiren görülüyor. AKŞAMA DOĞRU ŞİŞLİKLER ARTABİLİYOR Lipödem belirtileri, vücutta anormal yağ birikimi olan bölgelerde ortaya çıkıyor. En sık görülen şikayetler vücutta simetrik şişlik ve ağrı/hassasiyet olarak sıralanıyor. Ayaklar daha az etkileniyor; ağrılar dokunma, basınç veya hareket sırasında artabiliyor. Bacaklar kolaylıkla morarabiliyor, akşama doğru lipödemli bölgelerde şişlik daha çok görülebiliyor. Prof. Dr. Şule Arslan, hastaların ağrılarını bazen bacakta yanma hissi şeklinde ifade ettiklerini belirterek, “Morarma yakınması olan hastalar bir çarpma hatırlamadıkları halde kol ve bacaklarının kolaylıkla morardığını dile getirmektedirler” diyor. AİLEDE VARSA RİSK ARTIYOR! Genetik yatkınlık, ergenlik, hamilelik, doğum kontrol hapı kullanımı gibi hormonal faktörler, inflamasyon, hareketsiz yaşam tarzı ve beslenme gibi etkenler lipödem gelişiminde rol oynuyor. Aile geçmişinde lipödem olan bireylerde bu hastalığa daha sık rastlanırken, teşhis konulan hastalarda vücut kitle indeksi genellikle normalden yüksek gözlemleniyor ve kilo alımı semptomların kötüleşmesine neden oluyor. FİZİK TEDAVİ AĞRILARI AZALTIYOR Genetik ve hormonal faktörlerle bağlantılı olduğu için lipödemden kaçınmanın kesin bir yolu olmadığına dikkat çeken Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Şule Arslan, “Ancak yaşam tarzıyla ilgili bazı değişiklikler hastalığın gelişimini önleyebilir. Uygun diyet, düzenli egzersiz yapmak, sigara ve aşırı alkol tüketmemek, kilo kontrolü ile stres yönetimi bunlara örnek olarak verilebilir. Uzun süre ayakta kalma veya seyahat etme durumlarında, bası çorapları veya bandajları, şişliği ve ağrıyı azaltabilir” diyor. Tedaviyle semptomlar ile hastalığın ilerlemesinin yavaşlatılması ve hastalığa bağlı sağlık sorunlarının engellenmesi amaçlanıyor. Tedavide multidisipliner ve bütüncül bir yaklaşımın önem kazandığını vurgulayan Prof. Dr. Şule Arslan, sözlerine şöyle devam ediyor: “Komplet dekonjestif terapi ve cerrahi girişimler temel tedavi iken; egzersiz, düşük tuzlu diyet, bası giysileri kullanımı da etkili koruyucu tedavi olarak
Yazın ilk günleriyle birlikte toplumda ‘ağrılı selülit’ olarak bilinen lipödem hastalığı şikayetleri artmaya başlıyor. Kol, bacak ve kalçalarda aşırı yağ birikmesi ve buna eşlik eden ağrı ile şişlikler şeklinde görülen lipödem yazın tetikleniyor. Bunun nedeni ise ödem ve şişliklerin sıcak havalarda artması. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Şule Arslan, erken fark edilip tedavi edilmezse lipödemin ilerleyeceğine ve kişinin hareket yetisi ile yaşam kalitesini olumsuz etkileyeceğine dikkat çekti.

MENOPOZ DÖNEMİNDE ŞİDDETLENEBİLİYOR!

Batı ülkelerindeki çalışmalar kadınların yüzde 11-18’inde lipödem görüldüğünü ortaya koyuyor ancak farkındalığının sınırlı olması nedeniyle bu oranların gerçekte daha fazla olduğu düşünülüyor. Çoğunlukla kadınlarda görülen, ergenlik dönemi sonrası veya 30’lu yaşlarda belirginleşen lipödem semptomları menopoz ile birleştiğinde şiddetlenebiliyor. Gelişiminde genetik yatkınlık ve hormonal faktörler etkili olan; özellikle hormon tedavileri, doğum kontrol hapları ve hamilelik dönemlerinde gelişimi artan lipödem erkeklerde nadiren görülüyor.

AKŞAMA DOĞRU ŞİŞLİKLER ARTABİLİYOR

Lipödem belirtileri, vücutta anormal yağ birikimi olan bölgelerde ortaya çıkıyor. En sık görülen şikayetler vücutta simetrik şişlik ve ağrı/hassasiyet olarak sıralanıyor. Ayaklar daha az etkileniyor; ağrılar dokunma, basınç veya hareket sırasında artabiliyor. Bacaklar kolaylıkla morarabiliyor, akşama doğru lipödemli bölgelerde şişlik daha çok görülebiliyor. Prof. Dr. Şule Arslan, hastaların ağrılarını bazen bacakta yanma hissi şeklinde ifade ettiklerini belirterek, “Morarma yakınması olan hastalar bir çarpma hatırlamadıkları halde kol ve bacaklarının kolaylıkla morardığını dile getirmektedirler” diyor.

AİLEDE VARSA RİSK ARTIYOR!

Genetik yatkınlık, ergenlik, hamilelik, doğum kontrol hapı kullanımı gibi hormonal faktörler, inflamasyon, hareketsiz yaşam tarzı ve beslenme gibi etkenler lipödem gelişiminde rol oynuyor. Aile geçmişinde lipödem olan bireylerde bu hastalığa daha sık rastlanırken, teşhis konulan hastalarda vücut kitle indeksi genellikle normalden yüksek gözlemleniyor ve kilo alımı semptomların kötüleşmesine neden oluyor.

FİZİK TEDAVİ AĞRILARI AZALTIYOR

Genetik ve hormonal faktörlerle bağlantılı olduğu için lipödemden kaçınmanın kesin bir yolu olmadığına dikkat çeken Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Şule Arslan, “Ancak yaşam tarzıyla ilgili bazı değişiklikler hastalığın gelişimini önleyebilir. Uygun diyet, düzenli egzersiz yapmak, sigara ve aşırı alkol tüketmemek, kilo kontrolü ile stres yönetimi bunlara örnek olarak verilebilir. Uzun süre ayakta kalma veya seyahat etme durumlarında, bası çorapları veya bandajları, şişliği ve ağrıyı azaltabilir” diyor. Tedaviyle semptomlar ile hastalığın ilerlemesinin yavaşlatılması ve hastalığa bağlı sağlık sorunlarının engellenmesi amaçlanıyor. Tedavide multidisipliner ve bütüncül bir yaklaşımın önem kazandığını vurgulayan Prof. Dr. Şule Arslan, sözlerine şöyle devam ediyor: “Komplet dekonjestif terapi ve cerrahi girişimler temel tedavi iken; egzersiz, düşük tuzlu diyet, bası giysileri kullanımı da etkili koruyucu tedavi olarak

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.