Deniz hıyarı türünde yok olma tehlikesi! Yetiştiricilik çok önemli rol oynuyor
Deniz hıyarı türünde yok olma tehlikesi! Yetiştiricilik çok önemli rol oynuyor
İzmir Körfezi'nin temizlik çalışmaları, körfezin dibindeki tehlike altında bulunan popülasyon sorunlarına yetiştiricilik çözümüne deniz hıyarının sağlayabileceği katkılar merak ediliyor. Deniz patlıcanı yetiştiriciliğinin önemine değinen Doç. Dr. Mustafa Tolga Tolon, “Artık ticari ölçekli yetiştiricilik boyutundayız ve önemli oranda başarı elde ettik.” dedi.
TAHA ŞAHİN / BEN HABER
Deniz hıyarı dünya geneline yayılmış yaklaşık bin 700 türü bulunan ve deniz tabanındaki organik besinlerle beslenen faydalı bir deniz canlısı. Yetiştiriciliği konusunda bilimsel çalışmalarda yer alan ve Türkiye’de ilk kez ticari amaçlı yetiştiriciliği üzerine çalışan Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Tolga Tolon Ben Haber'e açıklamalarda bulundu.
Deniz hıyarı yetiştiriciliğinin daha çok tüketim amacı ile Güney Asya ülkelerinde yapıldığını ifade eden Doç. Dr. Tolon, “Dünya çevresinde de yaklaşık bin 700 deniz hıyarı türü var. Bu deniz hıyarlarının dağılımları da bölgesel özelliklere göre farklılaşıyor. Yani şunu demek istiyorum Çin’deki türler bizde görülmüyorken, Akdeniz türleri de Kuzey Atlantik ya da başka bir yerde görülmüyor. Dolayısıyla bölgelere özgü türler var. Yetiştiricilikte bölgesel türlerin yetiştiriciliği ortaya çıkar çünkü deniz hıyarı göç eden bir canlı değildir. İnsan eliyle taşınmadığı sürece hangi bölgede yayıldıysa o tür orada olur ve o bölgenin dışına pek çıkmaz. Bu noktadan baktığımızda Akdeniz’de deniz hıyarı yetiştiriciliği çok yeni bir konu. Geçmişi 10-15 yıllara dayanan fakat halen ticari olarak çok anlamlı bir yükseliş göstermeyen bir su ürünleri türüdür. Türkiye’de özellikle Akdeniz havzasında yoğun olarak yatakları bulunuyor. Avcılıkla birlikte stokları zaman zaman tehlike altına girdi ama yapılan düzenlemelerle birlikte kontrol altında tutulmaya çalışılıyor. Ama bu tabiki yeterli değil” dedi.
“İLK DENİZ HIYARI YETİŞTİRİCİLİĞİNİ GERÇEKLEŞTİRDİK”
Türkiye’deki ilk deniz hıyarı yetiştiriciliğinin Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nde gerçekleştirildiğini söyleyen Doç. Dr. Tolon, “Türkiye’deki ilk deniz patlıcanı yetiştiriciliği benim önderliğimde Su Ürünleri Fakültesi tarafından gerçekleştirildi. Değerli bir ekiple öncü araştırmaları yaptık daha ilerisine geldiğimiz noktada üniversite sanayi işbirliği ile üniversitemiz ve teknopark Ar-Ge şirketi ile birlikte ticari ölçekte ilk yetiştiriciliğini gerçekleştirdik. Bugün geldiğimiz noktada artık ticari ölçekli yetiştiricilik boyutundayız ve önemli oranda başarı elde ettik. Aslında önemli olan nokta bu türlerin yetiştiriciliğinin yapılmasıydı” şeklinde konuştu.
“TÜRÜN YOK OLMAMASI İÇİN YETİŞTİRİCİLİK ÇOK ÖNEMLİ”
Deniz hıyarı ticareti konusunda da bilimsel çalışmalar olduğunu ve yüksek oranda kârlı olabileceğini düşündüklerini ifade eden Doç. Dr. Tolon, “İhraç etmemiz evet önemli bir değer ancak bir başka açıdan baktığımızda da doğal yataklarımızı zenginleştirmek açısından da yetiştiriciliği çok öne çıkıyor. Tabii ihracat değeri de avcılığının, yetiştiriciliği üzerinde baskı yaratmasına neden oluyor. Avcılık baskısı özellikle iri boydaki anaç canlıların sayısının azalmasına ve popülasyon dengesinin azalmasına neden oluyor. Bu noktada biz doğal stokları zenginleştirme gereği de duyuyoruz. Öyle ki doğada bulduğumuz genç jenerasyon çok fazla ilerleyemeden avcılığa konu olacak. Alttan gelen genç bir jenerasyon yoksa veya anaçlar yumurtlayıp yavrular büyüyemiyorsa biz ileriye dönük bir projeksiyonda tamamen yok olma tehlikesi ile karşı karşıyayız. Bu noktada yetiştiricilik devreye giriyor. Bazı ülkelerde doğal stokların zenginleştirilmesi için tropikal deniz hıyarı türlerinin devlet eliyle üretilmesi ve doğaya salınması uygulaması da çok yaygın bir uygulama. Bu tamamen denizlerin korunması amacıyla yapılan bir işlem. Bu yöntem özellikle Güney Asya ülkelerinde kullanılıyor. Akdeniz havzasında iki tür var. Biri Holothuria tubulosa diğeri de Holothuria poli türleri. Bu türler Türkiye’de yoğun olarak var. İspanya’da da yetiştiricilik alanında çalışmalar var ancak biz onlara hakim değiliz çünkü onlarda olan türler bizde yok. Dolayısıyla yetiştiriciliğin önemi çok büyük. Sadece ihracat olarak değil doğal olarak da yapılması zorunlu. Bir bakıma da doğal dengeyi sağlayacak bir şey olduğunu da söyleyebiliriz” diye konuştu.
“DENİZ HIYARI TEK BAŞINA KÖRFEZ KİRLİLİĞİNE ÇÖZÜM OLAMAZ!”
İzmir Körfezi’ndeki sorunun deniz tabanındaki aşırı besin zenginliği olduğunu söyleyen Doç. Dr. Tolon, “İzmir Körfezi'ne baktığımızda aşırı besin zenginliği temelli bir kirlilik söz konusu. Tam bu noktada deniz hıyarları deniz tabanında biriken organik maddeyi tüketerek kontrol altında tutma davranışı gösteriyor. Bu hareketiyle deniz tabanının ölmesini geciktiriyor. Engelliyor diyemem henüz, çünkü doğal dengeyi kuramadığımız sürece deniz hıyarının tek başına kirliliğe çözüm sağlaması çok zor. İstersek bütün deniz tabanını deniz hıyarıyla kaplayalım bugünden yarına körfezin temizlenmesi söz konusu olamaz. Ancak körfezde yürütülen ve oldukça da faydalı gördüğümüz temizleme çalışmalarının yanı sıra doğal popülasyonları da zenginleştirmek önem arz ediyor. Doğal popülasyonlar, aslında bizim insan eliyle yaptığımız temizliğe doğal bir yoldan yardım ediyor. Öyleki biz temizledikçe deniz tabanının dengesi kurulmaya başlayacak. Deniz yıldızları ve deniz kestaneleri gibi canlılar, deniz hıyarıyla birlikte deniz tabanında adeta bir eylem için çalışan çok yönlü işçiler gibi bize yardımcı olacaklar. Ama öncelikle bizim doğayla barışık yaşamamız lazım. Doğayı dengeli kullanmak ve kirletmeden yaşamayı öğrenmemiz lazım. Bunu toplum ve hatta dünya olarak yapmamız lazım. Kirlilik sadece Türkiye’nin sorunu değil, dünyanın genelinde yaşanan bir sorun” dedi.