Ümit Özdağ: Türk milleti artık mülteci yükünü taşımak istemiyor

Politika 06.07.2024 - 18:20, Güncelleme: 06.07.2024 - 18:27
 

Ümit Özdağ: Türk milleti artık mülteci yükünü taşımak istemiyor

ZAFER Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Kayseri'de yaşanan olaylara ilişkin, "Türkiye'yi dünyanın ve Avrupa Birliği'nin Ruanda'sı olmaktan çıkartın. Ottowa anlaşmasından çekilin. Tekrar güvenli hale getirmek için bütün sınırlarımızı antipersonel mayınla döşeyelim" dedi.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, partisinin İzmir'in Kemalpaşa İlçe Başkanlığı binasının açılışına katıldı. Açılışta konuşan Ümit Özdağ, “Zafer Partisi'nin sözlerinin doğru olduğu her geçen gün Türk halkı tarafından biraz daha görülüyor. Kayseri'de başlayan, sonra bazı illerimize yansıyan olaylar gösterdi ki; Zafer Partisi kurulduğu günden bu yana yapmış olduğu uyarılar konusunda haklı çıkmıştır. İktidarın Zafer Partisi'nin uyarılarından öğreneceği çok şey vardır. Başka Türkiye yok. Bizim de Türk milleti olarak gidecek yerimiz yok. Ülkemizin kavimler göçüyle, modern istila ile Orta Doğu'nun diğer ülkelerinin sürüklendiği gibi bir iç karışıklığa sürüklenmesini engellemek istiyorsak, sınırlarımızda güvenliği sağlamak ve ülkemize iktidarın yanlış göç politikaları neticesinde gelen insanları geri yollamak kaçınılmaz bir görevdir. Ancak yine görüyoruz ki; iktidar son olaylardan ders çıkarmak yerine Türk milletine parmak sallamakta, Türk milletini adeta tehdit etmektedir. Bu, iktidarla Türk milleti arasında zaten açılan mesafeyi daha çok açacak ve milleti daha da kızdıracaktır. Kayseri'deki olaylardan ders almayan bir iktidar, Türkiye'nin başını daha büyük belalara sokar" dedi. 'TÜRK MİLLETİ ARTIK BU YÜKÜ TAŞIMAK İSTEMİYOR' Özdağ, "Türk milleti yorgun, Türk milleti kızgın, Türk milleti artık bu yükü taşımak istemiyor ve taşıyamıyor. Recep Tayyip Erdoğan'a gidip bir hafta vatandaşın arasında Gaziantep'te ya da Kilis'te yaşamanı tavsiye ederim. Bir ev kiralarına ve vatandaşın ne çektiğine bakılmalı. Artık kimse daha fazla ensar-muhacir hikayesi dinlemek istemiyor. Türkiye, yıllardan beri sesini çıkarmadan dünyanın en fazla, en büyük, en kalabalık mülteci nüfusunu ülkesinde barındırdı, besledi, eğitti, sağlık hizmetlerini temin etti ama artık buraya kadar. Vatandaş bu sürecin durmasını ve geriye dönüşün başlamasını istiyor" diye konuştu. 'KAYSERİ'DE YAŞANANLAR, VATANDAŞIN TEPKİSİYLE KENDİLİĞİNDEN ORTAYA ÇIKTI' "Biz olmasak Avrupa'nın güvenliği tehlikeye girer" diye ifadede bulunulduğunu söyleyen Özdağ, şöyle devam etti: "Bu duruma göre, bunca sığınmacıyı Avrupa'ya yollamak, Avrupa'nın güvenliğini tehdit altına atıyorsa Türkiye'nin güvenliğini tehdit altına atmaz mı? Kayseri'de yaşananlar, vatandaşın tepkisiyle kendiliğinden ortaya çıktı. Ama bu tepkiyi gören yabancı servisler, ülkemize zarar vermek için bundan sonra planlı provokasyonlar içerisinde olabilir. Gaziantep AK Parti İl Başkanı'na ‘Son bir haftada Gaziantep halkı mutlu mu?’ diye sorulmasını tavsiye ederim. Evet, son bir haftada Gaziantep halkı mutlu. Çünkü 2011'deki Gaziantep'i geri aldıklarını düşünüyorlar. Sokaklarda korkmadan yürüyorlar. Gaziantepliler, kendilerine ait olan parklarda oturabiliyorlar ve küfür, bağırtı duymadan otobüse binebiliyorlar. Bu süreç bitip Gaziantep tekrar 2 hafta öncesine döndüğünde Gazianteplilerin de kızgınlığı daha artacak. Onca baskıya rağmen 41 sivil toplum örgütü orada bir bildiri yayınlarken, Ticaret Odası, Sanayi Odası susmak yerine konuşmayı tercih ediyor." 'GERİ KABUL ANLAŞMASININ İPTAL EDİN' Geri kabul anlaşmasının iptal edilmesi gerektiğini kaydeden Özdağ, "Türkiye'yi dünyanın ve Avrupa Birliği'nin Ruanda'sı olmaktan çıkartın. Ottowa anlaşmasından çekilin. Tekrar güvenli hale getirmek için bütün sınırlarımızı antipersonel mayınla döşeyelim. Sınırlarımız güvenli hale gelsin. Artık Suriyeliler de Türkler gibi hastaneye gittiklerinde sıraya girsinler, Türk'ün önüne geçmesinler. Hastaneye gittikleri zaman parasını ödeyip tedavi olsunlar. Eczaneye gittikleri zaman Türk milleti gibi onlar da ilacın parasını versinler. Bunları yapmak hiç zor değil. Bunları yaparsanız Türk milletinin de öfkesinde bir azalma olacak, tansiyon düşecek. Ancak siz bu şekilde Türk milletine parmak sallamaya devam ederseniz, bu yol yol değil. Zafer Partisi olarak ilk günden bugüne kadar hem bu sorunun hukuk içerisinde çözülmesi hem de devletin üzerine düşeni yapması konusunda, uyarılarda bulunduk, bulunmaya devam edeceğiz. Son olaylarda da vatandaş sokağa çıkıp, tepkisini koyarken, bütün siyasi partilerden bir tek Zafer Partili sokağa çıkmadı. Tepkisini ilk günden bugüne kadar hukuk içerisinde soğukkanlı bir şekilde sürdürdü. 15 Temmuz'da millet, devleti sokaktan topladı. Sizin hatalarınızı ödemekten bıktık. PKK ile müzakere yaptınız, bedelini 744 jandarma, polis, Özel Harekat şehit vererek, yüzlerce yaralı vererek ödedik. Bıktık. Türkiye'yi bir iç çatışmaya sürüklemek gibi bir bedel ödeme istemiyor bu halk" dedi. 'HER GEÇEN GÜN FAKİRLİK DERİNLEŞİYOR' Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, İzmir programı kapsamında partisinin Buca ilçe Başkanlığı'nda gerçekleştirilen kongreye katıldı. Kongrede konuşan Ümit Özdağ, halkın gelir seviyesinin her geçen gün hızla düştüğünü, işsizliğin her geçen gün biraz daha arttığını söyleyerek, "Enflasyon kontrol dışına çıkmış. Bir hafta pazarda aldığınız meyveyi, sebzeyi diğer hafta gittiğinizde fiyat itibarıyla tanımakta zorlanıyorsunuz. Her geçen gün fakirlik derinleşiyor. Tarım girdileri o kadar artmış durumda ki insanlar beslenmek için ihtiyaç duyduğu gıdaya ulaşmakta sıkıntı çekiyor. Et, birçok aile için artık bir lüks haline geldi" dedi. 'ÜRETEN KÖYLÜ ŞEHRİN KENARLARINDA SOSYAL YARDIMLA GEÇİNEN KİTLELERE DÖNÜŞTÜ' Türk hayvancılığının 20 seneden bu yana adım adım tasfiye edildiğini ifade eden Özdağ, "Büyükşehir Yasası'nı çıkarttılar ve köylere ağır bir darbe indirdiler. Köyler boşaldı ve köylerden insanlar şehirlerin periferisine doldu, üretimden koptu. Hükümetin yanlış sosyal yardım politikasıyla üreten köylü, şehirlerin kenarlarında sosyal yardımla geçinen kitlelere dönüştü. Şimdi çoban bulamadıklarını ve bunun için Afgan'a muhtaç olduklarını dile getiriyorlar. Eğer köyleri mahalle yaparsanız, köylünün bedava suyunu kendisine parayla satarsanız, köylünün sürülerini dolaştırdığı meraları inşaata açarsanız, sonucunda bunun olması şaşırtıcı mı? Bunun neticesinde Almanya'da, Avusturya'da bir koyun almak isteyen 100 euro, 120 euro'ya alırken, tarım ülkesi dediğimiz Türkiye'de aynı koyunu ancak 22 bin liraya alabiliyoruz" diye konuştu. 'SANAYİ DE ÇÖKÜYOR' "Sadece hayvancılık ve tarım değil, sanayi de çöküyor" diyen Özdağ, şöyle devam etti: "Yüksek teknoloji ihracatımız, genel ihracatımız içerisinde ancak yüzde 2 seviyesinde. Özetle Türkiye olağanüstü kötü yönetimin sonucunda cennet içinde cehennemi yaşıyor. Bu verimli ülkenin kaynakları küçük bir azınlık grubuna peşkeş çekilirken, onlar bu ülkenin kaynaklarını sömürüyor. Bu sömürüden elde ettiklerini yurt dışına transfer ederken Londra'da sokaklar, villalar alırken, Türk insanı burada pazar yerleri toplanmaya başladığı zaman pazardan geriye kalan artıkları toplayıp, evine götürmek gibi bir durumu yaşıyor." 'KAMUYA AİT EĞİTİMİN SEVİYESİNİ DÜŞÜRDÜLER' Ağır ekonomik krizin bedelini yine dar gelirli ve emeklinin ödediğini vurgulayan Özdağ, "Bu ülkede 16 milyon emekli, dul ve yetim var ve en az 9 milyonu 10 bin lira maaşla geçinme mücadelesi veriyor. Toplumun çok az bir bölümü ekonomik krizden etkilenmezken, toplumun yüzde 97'sindeki bütün gelir grupları ekonomik krizin yükü altında. Her geçen gün hayat seviyeleri düşerek bu krizden çıkma mücadelesi veriyorlar. İktidarın çözüm olarak getirdiği neoliberal IMF politikaları; zenginlerin daha zengin, fakirlerin daha fakir olduğu adaletsiz bir vergi sistemi üzerine oturan, dolaylı vergilerle halkın ümüğünü sıkan bir vergi politikası. Türk milleti geçmişte IMF politikalarının bedelini çok ağır ödedi. Şimdi de IMF'siz IMF politikalarının bedelini ödüyoruz. 20 yıldan beri eğitimde kamucu politikaları terk ettiler ve özel okulları, cemaat, tarikat okullarını desteklediler. Kamuya ait eğitimin seviyesini düşürdüler. Artık özel okulda çocuğunu okutan insanlar önlerine konulan yıllık masraf makbuzu karşısında hayretler içinde kalıyor. Üniversite eğitimin kalitesini olağanüstü düşürdüler. Bu kalitesiz eğitimle yeni diplomalı genç işsizler ortaya çıkarttılar ve yine cemaatlerin, tarikatların yurtları para kazansın diye devlet yurtları açmayı bıraktılar. Bu ekonomik krizden ne sarayın ne de diğer muhalefet partilerinin neoliberal ekonomik politikalarıyla çıkmak mümkün değil. Artık AVM'ler istemiyoruz, teknoparklara ihtiyacımız var. Rezidanslara değil, laboratuvarlara ihtiyacımız var. Artık sahibine para kazandırmaktan başka hiçbir hedefi olmayan sözde üniversitelere değil, bizim meslek liselerde ihtiyacımız var" dedi. Özdağ, ardından partisinin Buca İlçe Başkanlığı yeni binasının açılışını yaptı.
ZAFER Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Kayseri'de yaşanan olaylara ilişkin, "Türkiye'yi dünyanın ve Avrupa Birliği'nin Ruanda'sı olmaktan çıkartın. Ottowa anlaşmasından çekilin. Tekrar güvenli hale getirmek için bütün sınırlarımızı antipersonel mayınla döşeyelim" dedi.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, partisinin İzmir'in Kemalpaşa İlçe Başkanlığı binasının açılışına katıldı. Açılışta konuşan Ümit Özdağ, “Zafer Partisi'nin sözlerinin doğru olduğu her geçen gün Türk halkı tarafından biraz daha görülüyor. Kayseri'de başlayan, sonra bazı illerimize yansıyan olaylar gösterdi ki; Zafer Partisi kurulduğu günden bu yana yapmış olduğu uyarılar konusunda haklı çıkmıştır. İktidarın Zafer Partisi'nin uyarılarından öğreneceği çok şey vardır. Başka Türkiye yok. Bizim de Türk milleti olarak gidecek yerimiz yok. Ülkemizin kavimler göçüyle, modern istila ile Orta Doğu'nun diğer ülkelerinin sürüklendiği gibi bir iç karışıklığa sürüklenmesini engellemek istiyorsak, sınırlarımızda güvenliği sağlamak ve ülkemize iktidarın yanlış göç politikaları neticesinde gelen insanları geri yollamak kaçınılmaz bir görevdir. Ancak yine görüyoruz ki; iktidar son olaylardan ders çıkarmak yerine Türk milletine parmak sallamakta, Türk milletini adeta tehdit etmektedir. Bu, iktidarla Türk milleti arasında zaten açılan mesafeyi daha çok açacak ve milleti daha da kızdıracaktır. Kayseri'deki olaylardan ders almayan bir iktidar, Türkiye'nin başını daha büyük belalara sokar" dedi.

'TÜRK MİLLETİ ARTIK BU YÜKÜ TAŞIMAK İSTEMİYOR'

Özdağ, "Türk milleti yorgun, Türk milleti kızgın, Türk milleti artık bu yükü taşımak istemiyor ve taşıyamıyor. Recep Tayyip Erdoğan'a gidip bir hafta vatandaşın arasında Gaziantep'te ya da Kilis'te yaşamanı tavsiye ederim. Bir ev kiralarına ve vatandaşın ne çektiğine bakılmalı. Artık kimse daha fazla ensar-muhacir hikayesi dinlemek istemiyor. Türkiye, yıllardan beri sesini çıkarmadan dünyanın en fazla, en büyük, en kalabalık mülteci nüfusunu ülkesinde barındırdı, besledi, eğitti, sağlık hizmetlerini temin etti ama artık buraya kadar. Vatandaş bu sürecin durmasını ve geriye dönüşün başlamasını istiyor" diye konuştu.

'KAYSERİ'DE YAŞANANLAR, VATANDAŞIN TEPKİSİYLE KENDİLİĞİNDEN ORTAYA ÇIKTI'

"Biz olmasak Avrupa'nın güvenliği tehlikeye girer" diye ifadede bulunulduğunu söyleyen Özdağ, şöyle devam etti:

"Bu duruma göre, bunca sığınmacıyı Avrupa'ya yollamak, Avrupa'nın güvenliğini tehdit altına atıyorsa Türkiye'nin güvenliğini tehdit altına atmaz mı? Kayseri'de yaşananlar, vatandaşın tepkisiyle kendiliğinden ortaya çıktı. Ama bu tepkiyi gören yabancı servisler, ülkemize zarar vermek için bundan sonra planlı provokasyonlar içerisinde olabilir. Gaziantep AK Parti İl Başkanı'na ‘Son bir haftada Gaziantep halkı mutlu mu?’ diye sorulmasını tavsiye ederim. Evet, son bir haftada Gaziantep halkı mutlu. Çünkü 2011'deki Gaziantep'i geri aldıklarını düşünüyorlar. Sokaklarda korkmadan yürüyorlar. Gaziantepliler, kendilerine ait olan parklarda oturabiliyorlar ve küfür, bağırtı duymadan otobüse binebiliyorlar. Bu süreç bitip Gaziantep tekrar 2 hafta öncesine döndüğünde Gazianteplilerin de kızgınlığı daha artacak. Onca baskıya rağmen 41 sivil toplum örgütü orada bir bildiri yayınlarken, Ticaret Odası, Sanayi Odası susmak yerine konuşmayı tercih ediyor."

'GERİ KABUL ANLAŞMASININ İPTAL EDİN'

Geri kabul anlaşmasının iptal edilmesi gerektiğini kaydeden Özdağ, "Türkiye'yi dünyanın ve Avrupa Birliği'nin Ruanda'sı olmaktan çıkartın. Ottowa anlaşmasından çekilin. Tekrar güvenli hale getirmek için bütün sınırlarımızı antipersonel mayınla döşeyelim. Sınırlarımız güvenli hale gelsin. Artık Suriyeliler de Türkler gibi hastaneye gittiklerinde sıraya girsinler, Türk'ün önüne geçmesinler. Hastaneye gittikleri zaman parasını ödeyip tedavi olsunlar. Eczaneye gittikleri zaman Türk milleti gibi onlar da ilacın parasını versinler. Bunları yapmak hiç zor değil. Bunları yaparsanız Türk milletinin de öfkesinde bir azalma olacak, tansiyon düşecek. Ancak siz bu şekilde Türk milletine parmak sallamaya devam ederseniz, bu yol yol değil. Zafer Partisi olarak ilk günden bugüne kadar hem bu sorunun hukuk içerisinde çözülmesi hem de devletin üzerine düşeni yapması konusunda, uyarılarda bulunduk, bulunmaya devam edeceğiz. Son olaylarda da vatandaş sokağa çıkıp, tepkisini koyarken, bütün siyasi partilerden bir tek Zafer Partili sokağa çıkmadı. Tepkisini ilk günden bugüne kadar hukuk içerisinde soğukkanlı bir şekilde sürdürdü. 15 Temmuz'da millet, devleti sokaktan topladı. Sizin hatalarınızı ödemekten bıktık. PKK ile müzakere yaptınız, bedelini 744 jandarma, polis, Özel Harekat şehit vererek, yüzlerce yaralı vererek ödedik. Bıktık. Türkiye'yi bir iç çatışmaya sürüklemek gibi bir bedel ödeme istemiyor bu halk" dedi.

'HER GEÇEN GÜN FAKİRLİK DERİNLEŞİYOR'

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, İzmir programı kapsamında partisinin Buca ilçe Başkanlığı'nda gerçekleştirilen kongreye katıldı. Kongrede konuşan Ümit Özdağ, halkın gelir seviyesinin her geçen gün hızla düştüğünü, işsizliğin her geçen gün biraz daha arttığını söyleyerek, "Enflasyon kontrol dışına çıkmış. Bir hafta pazarda aldığınız meyveyi, sebzeyi diğer hafta gittiğinizde fiyat itibarıyla tanımakta zorlanıyorsunuz. Her geçen gün fakirlik derinleşiyor. Tarım girdileri o kadar artmış durumda ki insanlar beslenmek için ihtiyaç duyduğu gıdaya ulaşmakta sıkıntı çekiyor. Et, birçok aile için artık bir lüks haline geldi" dedi.

'ÜRETEN KÖYLÜ ŞEHRİN KENARLARINDA SOSYAL YARDIMLA GEÇİNEN KİTLELERE DÖNÜŞTÜ'

Türk hayvancılığının 20 seneden bu yana adım adım tasfiye edildiğini ifade eden Özdağ, "Büyükşehir Yasası'nı çıkarttılar ve köylere ağır bir darbe indirdiler. Köyler boşaldı ve köylerden insanlar şehirlerin periferisine doldu, üretimden koptu. Hükümetin yanlış sosyal yardım politikasıyla üreten köylü, şehirlerin kenarlarında sosyal yardımla geçinen kitlelere dönüştü. Şimdi çoban bulamadıklarını ve bunun için Afgan'a muhtaç olduklarını dile getiriyorlar. Eğer köyleri mahalle yaparsanız, köylünün bedava suyunu kendisine parayla satarsanız, köylünün sürülerini dolaştırdığı meraları inşaata açarsanız, sonucunda bunun olması şaşırtıcı mı? Bunun neticesinde Almanya'da, Avusturya'da bir koyun almak isteyen 100 euro, 120 euro'ya alırken, tarım ülkesi dediğimiz Türkiye'de aynı koyunu ancak 22 bin liraya alabiliyoruz" diye konuştu.

'SANAYİ DE ÇÖKÜYOR'

"Sadece hayvancılık ve tarım değil, sanayi de çöküyor" diyen Özdağ, şöyle devam etti:

"Yüksek teknoloji ihracatımız, genel ihracatımız içerisinde ancak yüzde 2 seviyesinde. Özetle Türkiye olağanüstü kötü yönetimin sonucunda cennet içinde cehennemi yaşıyor. Bu verimli ülkenin kaynakları küçük bir azınlık grubuna peşkeş çekilirken, onlar bu ülkenin kaynaklarını sömürüyor. Bu sömürüden elde ettiklerini yurt dışına transfer ederken Londra'da sokaklar, villalar alırken, Türk insanı burada pazar yerleri toplanmaya başladığı zaman pazardan geriye kalan artıkları toplayıp, evine götürmek gibi bir durumu yaşıyor."

'KAMUYA AİT EĞİTİMİN SEVİYESİNİ DÜŞÜRDÜLER'

Ağır ekonomik krizin bedelini yine dar gelirli ve emeklinin ödediğini vurgulayan Özdağ, "Bu ülkede 16 milyon emekli, dul ve yetim var ve en az 9 milyonu 10 bin lira maaşla geçinme mücadelesi veriyor. Toplumun çok az bir bölümü ekonomik krizden etkilenmezken, toplumun yüzde 97'sindeki bütün gelir grupları ekonomik krizin yükü altında. Her geçen gün hayat seviyeleri düşerek bu krizden çıkma mücadelesi veriyorlar. İktidarın çözüm olarak getirdiği neoliberal IMF politikaları; zenginlerin daha zengin, fakirlerin daha fakir olduğu adaletsiz bir vergi sistemi üzerine oturan, dolaylı vergilerle halkın ümüğünü sıkan bir vergi politikası. Türk milleti geçmişte IMF politikalarının bedelini çok ağır ödedi. Şimdi de IMF'siz IMF politikalarının bedelini ödüyoruz. 20 yıldan beri eğitimde kamucu politikaları terk ettiler ve özel okulları, cemaat, tarikat okullarını desteklediler. Kamuya ait eğitimin seviyesini düşürdüler. Artık özel okulda çocuğunu okutan insanlar önlerine konulan yıllık masraf makbuzu karşısında hayretler içinde kalıyor. Üniversite eğitimin kalitesini olağanüstü düşürdüler. Bu kalitesiz eğitimle yeni diplomalı genç işsizler ortaya çıkarttılar ve yine cemaatlerin, tarikatların yurtları para kazansın diye devlet yurtları açmayı bıraktılar. Bu ekonomik krizden ne sarayın ne de diğer muhalefet partilerinin neoliberal ekonomik politikalarıyla çıkmak mümkün değil. Artık AVM'ler istemiyoruz, teknoparklara ihtiyacımız var. Rezidanslara değil, laboratuvarlara ihtiyacımız var. Artık sahibine para kazandırmaktan başka hiçbir hedefi olmayan sözde üniversitelere değil, bizim meslek liselerde ihtiyacımız var" dedi.

Özdağ, ardından partisinin Buca İlçe Başkanlığı yeni binasının açılışını yaptı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.