TBMM Genel Kurulu'nda 'Kobani' tartışması
TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanvekili Celal Adan başkanlığında toplandı. Parti gruplarının, Meclis Başkanlığı'na sunduğu önergeler bölümünde DEM Parti'nin, '6- 8 Ekim Kobani Olaylarının Tüm Yönleriyle Araştırılması' başlıklı önergesinin görüşüldüğü sırada milletvekilleri arasında tartışma çıktı. Önerinin gerekçesini açıklamak üzere söz alan DEM Parti Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, "Bu protestolar 25 Eylül'de başladı, neden '6 Ekim' geçiyor, onu da bir soru olarak koyuyorum. 6- 8 Ekim'de genel kabul görenler, çünkü iktidar soruşturmuyor, kovuşturmuyor, failleri bulmuyor, yakalamıyor, ceza vermiyor. 54 ölüm ve bunların 47'si partimizden, HDP'li, partimizin üyeleri, yöneticileri" ifadelerini kullandı.
'AK PARTİ'NİN SİYASİ KUMPAS DAVASIDIR'
Saadet Partisi Grubu adına söz alan Grup Başkanvekili Bülent Kaya, "Kobani Davası, hukuki gerekçeleri zayıf olan bir davaya psikolojik destek bulmak için, 'Kobani Davası' dediniz. 36 vefatın ailelerini sömürmek için, 'Kobani davası' dediniz. İş yerleri yağmalanan, yakılan insanların duygularını sömürmek için, 'Onların katillerini yargılıyoruz' dediniz. 2 bin 700 müştekinin bütün suçlarından dolayı beraatine dair 140 sayfalık karar elimde. 2 bin 700 isim tek tek sayılıyor ve bütün suçlardan dolayı, 'Beraat' diyor. Siz hala çıkmış, 'Yüreğimize su serpildi, Kobani'deki katiller cezalandırıldı' diyorsunuz. Hala algıyla hala operasyonla uğraşıyorsunuz. Gelin, bu 36 kişinin duygularını, 2 bin 700 kişinin duygularını sömürmekten vazgeçin. Bu süreçleri bir kayıkçı kavgasıyla değil, daha sağlıklı bir şekilde konuşalım. Bu bir Kobani Davası değil, AK Parti'nin siyasi kumpas davasıdır" dedi. Kaya'nın konuşması sonrasında AK Partili milletvekilleri sert tepki gösterip, 'Yasin Börü'yü' neden anmadınız sorusunu sordu.
'GELİN MECLİS'TE ÇÖZELİM'
İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz ise "4 ay sonra, 28 Şubat'tı. Bunu hatırladınız mı? Hatırlamadınız. Çünkü unutmak istiyorsunuz. 6, 7, 8 Ekim'de, 37 vatandaşımız, 2'si polis, 326'sı güvenlik güçlerinden oluşan toplamda 761 kişi; 197 okul, 269 kamu binası, bütün bunlar yerle yeksan edildi. Bununla ilgili gerekli soruşturmalar güya başlatıldı. Bakın, iddianame 6 yıl sonra, dava 7 sonra açıldı. Hatırlayın, 6, 7, 8 Ekim'den sonra, 4 ay sonra Dolmabahçe'de, beraber, AK Parti'nin ilgilileri ve yetkilileri o dönemin başbakanının bilgisi, hatta talimatı doğrultusunda beraber çay içip kahve içtiler. Devamında da bildiri açıkladı iki taraf. O yüzden her olaydan şu elinizi yıkayıp çıkmayı bırakın, gelin, sorunları Meclis'te çözelim" dedi.
'KAMUYA MAL OLMUŞ İNSANLARA HAKARET DİLİNİ KABUL ETMİYORUZ'
Poyraz'ın açıklamalarına tepki gösteren DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Burada bir yasama faaliyeti yürütüyoruz, önergeler veriyoruz, önergeler üzerinde çokça konuşuyoruz. Ama burada özellikle de toplumsal hassasiyetleri daha fazla kaşıyacak şekilde topluma mal olmuş insanlara hakaret dili kullanılmasını kabul etmiyoruz. Bunun kimseye yararı olmadığını, bunun doğru olmadığını, toplumda çok önemli bir kesimi yaraladığını söyleyelim. Biz bunu kabul etmiyoruz, bunu çokça, sıkça burada söyledik. Herkesi temiz bir dile davet ediyorum, çünkü biz böyle konuşuyoruz" diye konuştu.
POYRAZ: KAMUYA MAL OLMA ANLAYIŞINIZ BUYSA TARTIŞILACAK BİR ŞEY YOK'
Koçyiğit'in sözleri üzerine tekrar söz alan Poyraz, "Biraz önceki konuşmamda bir durum tespiti ortaya koydum. Durum tespitinin içerisinde, aynı zamanda bugün hala İmralı'da hükümlü olarak yatan bebek katili, terörist başı Abdullah Öcalan'la ilgili, 'Katil Öcalan' dedim. Kamuya mal olmuş bir kişiyse, eğer sizin 'Kamuya mal olma' anlayışınız ve kavram bunun üzerineyse bununla ilgili zaten tartışacak bir olay kalmamıştır. Burada, olaylara çok farklı alanlardan bakıyor. Bu süreci doğru algılama, bu süreci doğru yorumlama ve bu millete doğru hizmet etme amacı çok geride kalmış demektir" dedi.
'DEMOKRASİLERDE ŞİDDET ÇAĞRISINA YER YOKTUR'
Önerge üzerine söz alan AK Parti İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel ise 6- 8 Ekim olaylarında yaşananları özetleyerek, "Demokrasilerde şiddet çağrısına yer yoktur. Gerek anayasamızın 26'ncı maddesi gerek Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 19'uncu maddesi gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10'uncu ve 11'inci maddeleri şiddeti ve şiddet çağrısı reddetmektedir. Bu olaylar, Suriye'deki gelişmeleri bahane eden bölücü örgüt ve unsurları tarafından devletimizin bekasını hedef alan bir terör kalkışmasıdır. Siyasi dava denilerek, terör kalkışması sebebiyle vefat eden 37 vatandaşımızın yok sayılarak olayların aklanmaya çalışılması hukuk ve demokrasiye aykırıdır" diye konuştu.
'BU ŞİDDETİ ORTAYA ÇIKARAN AKP İKTİDARI'
DEM Parti Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Yüksel'in sözleri üzerine söz alarak, "Sayın hatip de söyledi. Şiddet çağrısı nerede gerçekten? Sevgili Türkiye yurttaşlarına söylüyorum, ortada bir şiddet çağrısı yok. Bu şiddeti ortaya çıkaran AKP iktidarı var. Kürtlere düşmanlığı, Kobani'ye gönderdi, ihraç etti. Orada Kürtlerle diğer halkların IŞİD tarafından katledilmesini istedi. Öldürülmedikleri için IŞİD'in intikamını alıyorsunuz. Sizin tarihiniz gelgitlerle dolu. Bunu yapmayın, artık yalanlarla bu siyaseti yürütmeyin. Yalan üzerine Kobani kumpas davasını cezaya kadar götürdünüz ama yalancının mumu yatsıya kadar" ifadelerini kullandı.
'PKK'NIN YAPTIĞI DAVETE İCABET EDİYORSUNUZ'
Beştaş'ın konuşması sırasında, AK Parti ve DEM Partili milletvekilleri arasında karşılıklı tartışmalar yaşandı. AK Parti Grubu adına söz alan Grup Başkanvekili Özlem Zengin, "Bu tartışmalar, bu konuşmalar olurken; Sayın Uğur Poyraz'ın konuşmasının hemen akabinde, DEM Parti Grup Başkanvekili isim zikretmeden, malum bir terörist başı, mahkum olmuş insanla ilgili derhal açıklama yapma ihtiyacı duydu. Şimdi diyorlar ki, 'Efendim, bizim sözümüzle insanlar böyle mi davranır, yakılır yıkılır mı?' Bakın, bir tek ifadeye bile dakikasında hemen cevap verme ihtiyacı duyuyorsunuz. Çünkü bunun bir maliyeti var sizin açınızdan. O yüzden, bakın, burada okuduğumuz her şeyde siz, 'Gidip Kobani'yi kurtaralım' demiyorsunuz. Siz, 'O bölgeyi, 35 ili yakalım yıkalım' diyorsunuz. Bakın, buradaki bütün mesele şu; Kobani 'de yapılan konusunda herkes size destek verir ama siz kendi içinde yaşadığınız şehirleri altüst etmeye davet ediyorsunuz. PKK'nın yaptığı davete icabet ediyorsunuz, üstelik el yükseltiyorsunuz" dedi.
'ERDOĞAN OLMASAYDI KOBANİ KURTULAMAYACAKTI'
DEM Parti milletvekillerinin açıklamaları üzerine söz alan AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu, "Kobani meselesinde verilen cezaları değerlendirmek ayrıdır. Ama Kobani meselesi üzerinden özellikle o dönem hükümeti ve AK Parti'yi, bizim yaptıklarımızı görmezden gelerek, ters- yüz ederek, anlatmak da apayrı bir şeydir. Kobani, Tayyip Erdoğan olmasaydı kurtulmayacaktı, hiç kimse kusura bakmasın. Tayyip Erdoğan dedi ki, 'Ben gerekirse asker göndereyim Kobani'ye.' Siz burada dediniz ki, 'Hayır, gitmesin.' Daha sonra peşmergeleri ağır silahlarla oraya gönderen de o irade de Tayyip Erdoğan'ın iradesidir ve peşmergenin gidişinden sonra Kobani kurtuldu" diye konuştu.
'ÖCALAN NİYE BU DOSYADA SANIK DEĞİL'
Ensarioğlu'nun konuşması, AK Parti, DEM Parti ve CHP'li milletvekilleri arasında sert tartışmalara neden olurken, CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, "'İddianamenin ana gövdesine göre tüm bu iş ve işlemler Öcalan'ın talimatıyla oluyor. Peki, öyleyse Öcalan niye bu dosyada sanık değil' dedim. Niye değil biliyor musunuz? Çünkü gelse diyecek ki, arkadaşlar, çözüm sürecinde geldiniz, bunları konuştuk, işte, şöyle bir süreç işleyecekti, belki şu insanlar affedilecekti, böyle bir hayat işleyecekti. Değil mi? Yani eğer ki bu iddianızda, bu tezinizde ısrarlıysanız tutarlılık adına bunun olması lazım. İkincisi de çok basit bir soruydu. O gün olan biten o sürece ilişkin, bizim zaten Cumhuriyet Halk Partisi olarak eleştirilerimiz var. Ama ikinci soru da çok basitti. Hemen hemen aynı konuşmaları yapan iki insandan biri suçlanıp diğerinin suçlanmaması hakkaniyete, adalete sığıyor mu?" dedi.
'6- 8 EKİM OLAYLARINI KIŞKIRTANLAR BELLİDİR'
Zeynel Emre'nin sözleri üzerine söz alan AK Parti İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel, "6- 8 Ekim olaylarını kışkırtanlar, yönlendirenler, azmettirenler ve milletimize böyle bir acıyı yaşatanlar belli, hukuk elbette bunlardan hesap soracak. ' Siyasi dava' denilerek terör kalkışmasının alkışlanmaya çalışılması her şeyden önce hukuk ve demokrasiye hakarettir. Burada terörün her türlüsüyle mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu anlamda Türkiye'yi huzurlu bir geleceğe kavuşturmak, birlik ve beraberliğimizi bozmaya yönelik çocuklarımızın geleceğini tehdit eden, Türkiye'nin huzurunu bozmaya dönük faaliyetlere hiçbir zaman müsaade edilmeyecektir. Bunu böyle bilesiniz" ifadelerini kullandı.
TBMM GENEL KURULU'NDA 'TROLLÜK' TARTIŞMASI
TBMM Genel Kurulu'nda, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın, Osman Gökçek'e yönelik, 'Bak karşımda bir trol çocuğu var' sözleri üzerine CHP ve AK Parti milletvekilleri arasında tartışma çıktı. Ağbaba, "Biliyor musunuz artık yeter, şatafattan ve israftan vazgeçin. Bu milletin aklıyla dalga geçmeyin. Şimdi bakanlar Hatay'da minibüsle geziyorlar. Aynı bakan Malatya'ya özel uçakla gitmiş. Sen sus, bak karşımda bir trolün oğlu var, karşımda bir trol çocuğu var. Trollük yapma yavrum, ergenlik yapma" ifadelerin kullandı.
'ANALARINIZI, BACILARINIZI, KARDEŞLERİNİZİ, OĞULLARINIZI, SABAHTAN AKŞAMA KADAR BELEDİYELERE YERLEŞTİRİYORSUNUZ'
Ağbaba'nın, 'Trollük yapma' sözlerine cevap vermek üzere kürsüye gelen AK Parti Ankara Milletvekili Osman Gökçek, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun bazı gazeteciler ile birlikte gerçekleştirdiği Roma gezisine ilişkin, "Uçağın parasını, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden ödediniz. Daha sonra orada gazetecilere yemek verdiniz, şaraplar açtınız. Şarabın parasını İstanbullulara ödettiniz. Şimdi bize tasarruftan bahsediyorsunuz. Öncelikli olarak sizin hesap vermeniz gereken durum şu; siz balya balya paraların, euroların önce bir hesabını vereceksiniz. Ondan sonra kalkacaksınız bize tasarruftan bahsedeceksiniz. Şirketinin genel müdürü, isim veriyorum; Tuncay Yılmaz. Yılmaz'a para taşıma işlemlerini yaptırdınız. Şimdi bize ahlaktan bahsedecek olanlar; analarını, bacılarını, kardeşlerini, oğullarını, sabahtan akşama kadar belediyelere yerleştiriyorsunuz. Melih Gökçek döneminde Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin SGK borcu 195 bin liraydı. 4 milyon 700 bin liraya çıkardınız. Hadi gel anlat bakayım" dedi.
'ORADA BİR MASRAF YOK, ORADA TARİHİ BİR HİZMET VAR'
Gökçek'in sözlerine cevap vermek için kürsüye gelen CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, "Ekrem İmamoğlu Roma'ya gitti. Roma'ya giderken öyle sizin gibi sizin gibi tek tek yandaş gazetecileri seçmedi, 37 gazeteci seçti. Onların hiçbirinin yandaşlık aidiyeti yok. Hiçbir yere özel uçakla gidilmedi. Türk Hava Yolları'nın tarifeli seferi ile gidildi. Bütün biletler ekonomi alındı ve öyle gidildi. Orada Avrupa Oyunları'nın İstanbul'da yapılması için anlaşma imzalandı. Bunlardan övünün, mutlu olun. Bir gece kaldılar, bir akşam yemeği yediler. Nerede yediler biliyor musunuz? Olimpiyat Komitesi yemek verdi, onu yediler. Haberiniz var mı? Yani orada bir masraf yok, orada tarihi bir hizmet var. Tüm dünyanın gözü önünde, Avrupa Oyunları İstanbul'da oynansın diye yapıldı. Bu bir başarıdır" diye konuştu.
'SEN BU YAŞTA NASIL SERVET SAHİBİ OLMUŞSUN'
CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ise eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in istifa ettiğini hatırlatarak, "Ankara'yı parsel parsel sattığı için istifa ettirildi. Adama sorarlar, senin baban 1984''ten beri devlet memuru. Genel müdürlük, Keçiören belediye başkanlığı, milletvekilliği, Ankara Büyükşehir Belediye başkanlığı yapmış. Hangi parayla kanalı satın aldı. Bak ben size bir şey söyleyeyim; AK Partili, CHP'li, Saadet Partili, İYİ Partili olabilir, kim milletvekilliğinden zengin oluyorsa hırsızdır. Haddini bileceksin. Sen bu yaşta, nasıl servet sahibi olmuşsun. Gelmiş burada laf ediyorsun. Bizim burada söylediğimiz şey açık ve net. Veli Ağbaba'nın da mal varlığı araştırılsın, senin de araştırılsın, babanın da araştırırsın olur mu? Hodri meydan" dedi.
'KİM KAMU MALI YEDİYSE ŞEREFSİZDİR'
Emir ve Ağbaba'nın ardından bir kez daha kürsüye gelen Gökçek, TV kanalının sahibi olmadığını ve kamu reklamlarından en az faydalanan kanallardan biri olduğunu belirterek, "Bir kere bundan dolayı profesyonel yaşantımda bir başarı elde ettik. Yani bundan dolayı takdir etmeniz lazım. Bakın, mesela siz daha demin parsel parsel meselesini söylediniz. Sizin Toros Belediye başkanınız, aday yapmadığınız için 'görevden ayrılan aday' sizin için ne dedi, 'Bizim buranın rantını yemek için ta oralardan geliyor' dedi mi demedi mi? Sevgili Ali Mahir, Mersin milletvekiliniz Hasan Bey diyor ki, 'Kızlarının ve çocuklarının üstüne bu kadar yalan yere yemin eden bir adam görmedim. Bunun lafına inanmayın diyor.' Ben sana mı inanacağım, kim hırsızlık yaptıysa şerefsizdir, kim kamu malı yediyse namussuzdur" ifadelerini kullandı.
'MEHMET ALİ BİRAND'IN KEMİKLERİ SIZLAR'
CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Gökçek'e cevaben, "Osman çok net bir soru, gerçekten bu üzerindeki ceketin bile hesabını verebilir misin? Beyaz TV'yi sen mi bu hale getirdin? Mehmet Ali Birand'ın kemikleri sızlar. Bak kardeşim sende utanma olsa bir milletvekilinin eşini, çocuklarını ağzına almazsın. Benim eşim de çocuklarım da helal ekmek yiyor, senin boğazından bir dilim helal etmek geçti mi? Şu koltukta oturuyorsan arkadaşlarına en büyük hakaret, senin baban yolsuzluk yaptığı için, FETÖ'cü olduğu için, bir sürü pisliğe bulaştığı için görevden alındı. Siz daha Ankara'daki bir parka yatırılan milyarların hesabını vermeyen bir ailesiniz. Ama baban ve sende utanma yok" dedi.