Prof. Dr. Tanju Tosun: Yavaş ve İmamoğlu'nun sandıkta karşılığı var

Türkiye, yaşanan büyük deprem felaketinin yaraları sarılmaya çalışılırken, diğer yandan ekonomik kriz ile mücade devam ediyor, siyasi kanatta da seçim hazırlıklarına başladı. 

Seçmen üzerinde yaşanan olumsuzluklar yanı sıra partilerin vaatleri nasıl etkili olacak, Yavaş ve İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı yardımcılığının sandıkta karşılığı olur mu? Sorularının yanıtlarını Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, Ben Haber'e değerlendirdi.

Altılı masanın sandığa giderken en büyük argümanı kendi vaatleri mi olacak yoksa son 20 yıldaki sorunlar mı?
Altılı masa kanımca kampanya sürecinde söylem temelli ikili bir strateji izleyecek. Bir yandan ortak mutabakat metnini referans alacağı kendi vaatleri, politika önermeleri, diğer yandan AK Parti ile Cumhur İttifakının ekonomik performans zayıflığına dayalı olarak ekonomik kriz, krizde ortaya çıkan sorunlara dayalı kampanya stratejisi. Kendi vaatleri ve politika önermeleriyle seçmenden geleceğe dönük karar vermesi için oy isterken, AK Parti ve Cumhur İttifakı dönemindeki olumsuzlukları dillendirerek, seçmenin bu parti/ittifaklarla aidiyet ilişkisini koparma amacı güdecektir. İlk strateji seçmenin retrospektif (geçmiş referanslarla oy kullanma) tercihten sapması, ikincisi prospektif (gelecek umuduyla oy kullanma) oy verme davranışı sağlamaya yöneliktir

Cumhur İttifakı bu seçimde seçmene ne sunacak? 
Cumhur İttifakı özellikle AK Parti ile iktisadi söylemlerinde kendilerince başarılı gördükleri son 20 yılda yaptıklarından yola çıkarak, önümüzdeki yıllarda bu başarının tekrarlanacağına vurgu yaparak, ekonomik krizin Türkiye’nin iyi yönetilememesinden değil, uluslararası ekonomik dinamikler, dış güçlerin Türkiye’ye yönelik operasyonu temelli vurgularla seçmenin karşısına çıkacak görünüyor. Politik söylem açısından bakıldığında ise beka meselesi iddiasıyla hamasi söylemle milliyetçiliğin öne çıkarılacağı bir stratejiyi tercih edebilirler. Önümüzdeki yüzyılın Türkiye yüzyılı olacağı vurgusu da seçmen nezdinde Güçlü Türkiye özlemi yaratarak, bunun ancak Cumhur İttifakıyla başarabileceği mesajı verilecek gibi görünüyor.

Yavaş ve İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı yardımcısı unvanıyla denkleme dahil edilmesinin sandıkta karşılığı olur mu? 
Her iki belediye başkanına seçmenler nezdinde yerel yöneticiler olarak başarılarına, seçmenle kurmuş oldukları aidiyet, özdeşlik ilişkisine dayalı bir beğeni, sempati, kendilerine yönelik ilgi azımsanmayacak düzeyde. Bu anlamda Yavaş ve İmamoğlu’nun Millet İttifakı'na yönelik desteği kartopu etkisi üretip, sandıkta karşılık bulması olası. Özellikle gençler, ılımlı milliyetçi, muhafazakar seçmenler nezdinde iki aktörün de azımsanmayacak desteği araştırmalara yansıyor. Bu karşılığın sandıkta sinerji üretmesi doğal olarak kuvvetle muhtemel.

Akşener, masaya döndüğünde öncekinden daha güçlü ya da güçsüz konumda diyebilir miyiz? 
Sayın Akşener’in Altılı masada bir bileşen olarak gidip-gelmeleri kendisine ilişkin seçmen nezdinde bir belirsizlik yarattığını düşünüyorum. Akşener’in özellikle kadınlar, yeni seçmenler nezdinde azımsanmayacak bir karşılığı vardı. Diğer yandan, farklı demografik niteliklere sahip milliyetçi kimlikli, fakat Sn.Erdoğan ve AK Parti karşıtlığıyla öne çıkan bir seçmeni de kendisine yöneltme becerisi var. Bu kitlenin Akşener’e desteği iktidara kaybettirecek bir siyasi güç olma algısıyla da ilgili. Masadan çekildiği anda bu nedenle bu kitleler nezdinde bir umutsuzluğun, karamsarlığın oluşmasına neden olmuş gibi. Umutsuzluk, karamsarlık bir miktar sevginin yerine öfkeye bıraktığı için, aynı kitlenin sandıkta desteği zayıflayabilir. Bu da güç kaybetmesine neden olabilir. 

Altılı masadaki konumu da diğer liderlerde gidiş gelişin bu şekilde okunması gibi bir sonuç üretmişse, Sn. Akşener’in ifade edilmese de eski gücüne kıyasla daha zayıf bir lider olarak görülmesine yol açabilir. Sonuçta masada Akşener eski gücüyle var olmak istese de, o gücün diğer liderler nezdindeki karşılığı eskisi gibi olmayacaktır diye düşünüyorum. Seçmen nezdinde de öyle.

Deva, Gelecek, DP ve SP adaylarının CHP listelerinden aday gösterilmesi durumu, seçmende nasıl karşılık bulur? 
Bu partilerin adaylarının CHP listelerinden aday gösterilmesinin üreteceği sonuçlar her koşulda aritmetik olarak CHP oylarına artı değer katabilir. Bu değer batı kentlerinde daha fazla görünür hale gelebilir. Batıdan orta Anadolu’ya doğru gidildikçe bu partilerin kampanya performansı, bu ittifak stratejisinin ne ölçüde karşılık bulacağını gösterecek. Fakat, her koşulda “kazan-kazan” a dayalı bir pozitif etki yaratması kuvvetle muhtemel.

EYT, vergi barışı vb çalışmaların iktidara sandıkta faydası olur mu? 
Seçimin kaderini EYT, vergi barışı gibi iktidarın son uygulamaları tabii ki belirlemeyecek. Fakat, bir miktar oy artışı sağlayabilir. Ekonomik faktörler seçmenin parti tercihinde önemli olmakla birlikte, seçmen kararını sadece ekonomi politikalarına ilişkin değişkenler üzerinden vermiyor. Seçmenin parti tutması, parti aidiyeti, ideolojik faktörler, aileden aktarılan parti tutma alışkanlıkları, etnik, dinsel kimliklere dayalı sosyal bölünmeler, kısmen emek/sermaye ayrışmasına dayalı sınıfsal bölünmeler de önemli. Her koşulda özellikle geçmişte AK Parti’ye oy vermiş olup, bugün kararsız olan bu seçmen için çok sınırlı bir geriye dönüşe yol açabilir. Fakat, seçmen tercihini belirleyecek ekonomi temelli baskın faktör, bugün ekonominin durumunun kendisinin ve ailesinin koşullarını nasıl etkilediği, gelecekte bu koşulları ekonomik yönde kim olumlu anlamda değiştirebilir şeklindeki bir soruya verecekleri yanıtlardır.

Bir önceki seçimde MHP oyları beklenenin üstünde gelmişti ve birçok kişi için sürpriz olmuştu. Bu seçimde MHP için öngörünüz nedir? 
MHP ideolojik seçmeni güçlü, İyi Parti’ye gidenlerin dışındaki seçmenin ideoloji ve parti sadakati kurumsallaşmış bir parti. Bu seçimde MHP’nin parti olarak kendi seçmen tabanını seçime kendi başına girse barajı geçecek ölçüde koruyacağını düşünüyorum. Parti ile seçmenin ideolojik referans temelinde kurduğu aidiyet ilişkisi bu partinin Cumhur İttifakı’nın iki seçimi de kazanması durumunda parti siyasetimizde oyun kurucu  bir parti olarak etkisini sürdüreceği kanaatindeyim. Cumhur İttifakının en az bir seçimi kaybetmesi durumunda ise, ittifakı oluşturan iki partiden özellikle AK Parti’nin MHP’ye kıyasla önümüzdeki süreçte daha fazla etkilenmesi olası.

Seçim ve sandık güvenliğinde endişeleriniz var mı? Parmak boyası konusunda ne düşünüyorsunuz? 
Parmak boyası uygulamasına geri dönülmesi seçim dürüstlüğü konusunda tartışmaların en azından olası mükerrer oy kullanımınlarını engelleme örneğinde seçim sonrasında önüne geçebilirdi. 2017 referandumu başta olmak üzere, seçim güvenliği ve dürüstlüğü adına seçmenlerin zihninde oluşan soru işaretleri, özellikle muhalefetin bu konuda daha dikkati adım atmasına, seçim güvenliğine yönelik olarak güvenlik açığının minimum düzeyde olmasına katkı yapıyor. Seçim güvenliğine ilişkin tartışmalar ne kadar az olursa, seçimlerin dürüstlüğü ve meşruiyeti o kadar az tartışılır hale gelir. Seçim bir döngüdür. Seçim öncesinden seçimlerin kesin sonuçlarının ilanına kadar devam eden bir süreç. Özellikle muhalefet partileri kendi üye ve gönüllülerle bu sürecin aleyhlerine sonuç üretmemesi için takip ettiğim kadarıyla sıkı çalışıyorlar. Bu da endişelerin azalmasına katkı yapıyor.

HDP’nin CHP ve Kılıçdaroğlu için yaptığı açıklamalar seçmende nasıl bir reaksiyon yaratır?

HDP’nin ortak aday çıkarıp çıkarmayacağı bu mülakat aşamasında henüz belli değildi. Fakat, Sn.Kılıçdaroğlu ve CHP’ye ilişkin açıklamaları en azından politik centilmenlik merkezli. Bu açıdan dikkate değer. Millet İttifakı seçmeni için bu tür açıklamalar İYİ Parti seçmeni dahil olumsuz bir algı üretmediği kanaatindeyim. HDP seçmeni açısından bakıldığında, seçmeni Türkiye’de politik bilinci en yüksek olan seçmen olsa da, partisinin politik kararlarına sadık bir seçmen. Dolayısıyla, HDP’nin açıklamaları seçmeninin CHP’ye bakışında en azından negatif algı üretmeyeceğini düşünüyorm.